“Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.” (Al-i İmran, 139)
Engin dağların ormanlıkları arasında yaşayan bir ceylanı doğum sancıları sardı. Düşmanları hayli çok olan ceylan, doğumunu selametle yapabilmek için ücra bir yer aradı. Ormanın uzak bir köşesinde kuytu bir mekâna çekildi. Orada doğum yapmanın daha güvenli olduğunu hesap etti.
Çok geçmeden şiddetli bir fırtına koptu. Gök gürledi, şimşekler çakmaya başladı. Şu talihsizliğe bakın ki şiddetle düşen bir yıldırım ormanda yangına sebep oldu. Orman yanmaya başladı. Kısa sürede gelişen yangın dört bir yanı sardı.
Ne olacak benim halim diye telaşa kapılan ceylan sağına bakındı. Bir de ne görsün..! Avcı insafsızı ona doğru yönelmiş, onu vurmak için silahıyla nişan almaya çalışıyor… Sol tarafına baktı; ilkinden daha tehlikeli başka bir tehlike… Aç bir aslan, parçalayıp yemek için kendisine doğru yaklaşıyordu. Ne yapayım, nasıl kurtulayım diye düşündü ve kendisini kuşatan bu amansız tehlikelerden kurtulmanın nerdeyse imkânsız olduğunu anladı. Ya aslanın pençeleri altında can verecek veya avcı onu vuracak, ya da ormanı saran ateş onu yakacaktı.
Yapılabilecek bir........
© Doğruhaber
visit website