İslam'ın son kalesi!
Geçen hafta "29 Ekim cumhuriyet bayramı" temalı cuma hutbesinde, içeriğinde "ümmetin son umudu", "İslam'ın son kalesi", "İslam'ın hakkıyla yaşandığı tek toprak" başlıklarının oluşturduğu, ayet ve hadislerin farklı yorumlanarak, coşku ve heyecanla vatan sevgisinin anlatıldığı, hutbeyi dinledik.
Cami bahçesine çıktığımızda kalabalık bir cami cemaati, 'Cumhuru Reisin, israilin Lübnan'a yaptığı son saldırılarla sınırlarımızın tehlikede olduğu' açıklamalarını tartışıyordu.
israile duyulan kin ve öfke içimde birazcık umut yeşertse de Anadolu halkının ferasetine karşı içimde oluşan 'kuşkucu düşünceye' karşı koyamıyordum. Cemaatten şalvarının uçkur ipini dışarı salmış, orta yaşlarda bir adamın: Biz Araplara benzemeyiz, vatanımızı satmayız, başka birisinin: taşlarla, firavunun mezarına kadar kovalarız, daha başka birisi, elindeki marlboro cıgarasından bir fırt çekip: aha şu cıgaranın közüyle yakmasam kahpeyi, aha şuracıkta kaynanamın ölüsünü göreyim diyordu.
Caminin üç giriş kapısında gönüllü birkaç kişi, Mersin'de yapımı bir türlü bitmeyen; dünyanın en lüks ve şatafatlı müftülük kompleksi için para topluyorlardı. Bir kaç kara kuru kız çocuğu da, yüzlerini mahcup bir role büründürüp, boyunlarını büküp, yalınayak para topluyorlardı.
İçimizden birisi kızları göstererek bu........
© Doğruhaber
visit website