Armut ağacı ve mülteci çocuklar
Geçen sene eğitim yılı başlangıcında, bir öğrencimizin üniversite kayıt işlemleri için Kayseri'ye gitmiştik. Şehir: geniş, düzenli, pırıl pırıl, yemyeşil caddeleri ve devasa parklarıyla bizleri adeta büyülemişti.
1 milyonu aşkın nüfusun olduğu şehirde, trafik sorunsuz bir şekilde, su gibi akıyordu.
Öğrencimizin kaydının yapılacağı yurda erkeklerin girişi yasak olduğundan, arabayı yurdun karşısında bir gölgeliğe almaya niyetlendim. Yol kenarında gözüme takılan, yan tarafındaki sıvaları dökülmüş, güneş yanıklarından pas rengini almış, sekeratta son anlarını yaşayan hastalar gibi boynunu bükmüş, bir an önce yıkılıp bu ıstıraptan kurtulmak isteyen 4 katlı binayla aynı uzunlukta bulunan ağacın gölgeliğine park ettim.
Arabadan inip devasa uzayan ağaca baktığımda, üzerinin armut dolu olduğunu gördüm.
Ekildiğinden beri hiç el değmemiş, budaması yapılmamış, insanoğlunun keşfetmediği bir ormandaymış gibi, yalnızlığına ve sahipsizliğine isyan edercesine dallarını açıp, fütursuzca Semaya doğru uzuyordu.
Ağacın olduğu bahçenin yüksek duvarına yaklaşıp, avluya baktığımda bir kaç çocuğun çürümüş armut kalıntılarının arasında, babalarının geçimleri için, şehrin çöplüklerinden karton ve plastik toplarken buldukları kolu, bacağı kopuk bebeklerle, tekerleri........
© Doğruhaber
visit website