Zihinsel Mücadele veya Müphemlik İsyanıyla Baş etmek!
Bir zamanlar, küçük küçük mahalle ve üniversite cemaatleri üretimi vardı. Son zamanlarda ise küçük küçük tarikatlar üretme girişimleri dikkat çekiyor. Analizimiz bunun arkasındaki etkenleri irdeliyor.
“Oku!” emriyle başlayan İslam, ilk günden bize zihinsel mücadeleyi hatta kıyamete kadar sürecek bir zihinsel mücadele çağını haber veriyor. Fiilî cihaddan önce başlayan, onunla birlikte devam eden, fiilî cihadın ancak onunla birlikte hedefine ulaştığı ve ondan da kapsamlı bir cihaddır zihinsel mücadele.
Bedevilik, “şehirde bile yaşansa” bir sosyoloji olarak, alternatif fikirleri değişim için değil, değişime karşı koymak için üretir. İslam, değişime karşı sabitlenmede oldukça inatçı ve üretken olan Bedevîliğe karşı, Mekke’de çetin bir mücadele verdi. Hz. Muhammed Mustafa salallahü aleyhi vesellem ile müşrikler arasında, müşriklerin şiddete de başvurdukları zorlu bir zihinsel savaş yaşandı.
İslam’ın Mekke’deki savaşı, sabitlenmeye karşıdır. Yasin-i Şerif’in ilk ayetlerinde ifade edildiği üzere, müşrikler değişime direndikçe Kur’an ve Hz. Peygamber, zihinlerine hitap ederek onları değişime yöneltti.
İslam’ın Medine’deki zihinsel savaşı ise değişimi saptırmaya ve muğlaklaştırmaya çalışan Yahudiler ve münafıklara karşıdır. İslam, Medine’de gazve ve seriyyelerle fiilî savaşı kazandığı gibi, zihinsel mücadeleyi de kazanıp yolundaki engelleri kaldırdı.
İslam’da iman, “yâkinî”dir, kesinlik arz eder. İslam’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim, nettir, her tür kuşkudan uzaktır. İslam’ın özü ve pratiği açıktır, İslam, din-i mübindir. “Yâkinî bir İman-Kuşkudan uzak bir Kitap ve Açık bir Din” üçlüsü, İslam’ı ifade eder. Kesinlik-Netlik-Açıklık üçlüsü, bir bütün olarak İslam’ı tahkim eder, İslam’a kuvvet verir.
Bunun için İslam’a karşı zihinsel savaş da İslam’ın Kesinlik-Netlik-Açıklık bütünü üzerinde odaklanır, bu bütünü gözlerden kaçırarak onunla ilişkili kuvveti imha etmeye yeltenir.
İslam’ın henüz ilk döneminde onun bu kuvvetini bertaraf etmeye çalışan bir içyapı oluştu ve bu yapı, İslam’a karşı bir “müphemleştirme isyanı” geliştirdi. Hedefi, yâkinî imanı ortadan kaldırmak, böylece salih amelde buluşan bir Müslüman birliğinin oluşmasını engellemek, nihayetinde İslam’ın kuvvetini yok etmekti.
MÜPHEMLİK: YAHUDİCE BİR SAVAŞ ÜRETİMİ!
Arapçada “müphem”; “şüpheli, anlamı belirsiz, net olmayan” demektir. Bu doğrultuda “müphemleştirme”; “ bir şeyi kuşkulu hâle getirmek, onun etrafında şüpheler uyandırmak” demektir.
Mekke’deki müşrik, cahil ve mert ve netti; kâinat ve dünya hakkında genellikle sınırlı bilgiye sahipti ama açık sözlüydü. Medine’deki Yahudi ise inanç, kâinat ve dünyadaki gelişmeler konusunda geniş malumatlara sahip ve sinsiydi. Sinsilik perdesi ardına saklanan münafık da ondan besleniyordu.
Mekke’de Kur’an-ı Kerim’in zihinsel mücadelesi, insan zihninin genellikle kendiliğinden üretebileceği kuşkulara karşı iken Medine’de daha çok öğretilmiş ve öğrenilmiş, yanlış veya kasıtla saptırılmış bilgiye karşıdır. Medine’deki müşrik, genellikle bilmediği için inkâr ediyor ve alışkanlıklarına düşkün olduğu için aklını inkâra zorluyordu. Medine’deki Yahudi ve münafık ise hesabına gelmediği için inkâr ediyor, bilgileri kasıtla saptırarak savaşıyor, kuşkuyu da bir savaş aracı olarak kullanıyordu. Kur’an ve Hz. Peygamber, her iki kesime karşı da Müslümanları eğittiler.
Ne var ki özellikle Sâsânî coğrafyası fethedildiğinde kılıçla İslam’la baş edemeyen Sâsânî bakiyelerinin filozofları (hükeması), Hz. Peygamber’e karşı geliştirilen Yahudi ve münafık argümanlarını bütünleştirerek sinsi bir zihinsel savaşa giriştiler. Henüz Emevî günlerinde başlayan o savaşın temel stratejisi, İslam’ın esasları ve Müslümanların salih amelleri etrafında kuşkular üreterek İslam’ı müphemleştirmek ve işlevsizleştirmektir.
Sâsânî bakiyeleri, bu stratejiyle en net konuları dahi tartışmaya açtılar. Özellikle ise Kur’an-ı Kerim’de doğrudan yer almayan hususlar ve Ashab’ın amellerini ele alarak Müslümanların imanı, ihlası ve amellerinin niteliği hakkında kuşkular uyandırdılar. Bu yol üzere, yâkinen iman etmiş, akidesi sağlam, ameli salih tek bir mü’min bırakmamak yönünde bir savaş tarzı geliştirdiler. Bu, Hz. Peygamberin irtihalinden sonra Arap Yarımadası’nda görülen irtidat hareketine göre oldukça sinsi bir isyandı. Dışarıda değil, içerideydi ve Müslümanların yüzyıllar boyu zihinsel mücadelede içeriye kapanmasına ve iç müphemleştirme........
© Doğruhaber
visit website