Heniyye Sonrası Kudüs Davası
HAMAS cemaattir. Cemaat, kurumsal yapıdır. Cemaatsel yapıda, konumu ne olursa olsun, şahısların teşkilat dışında kalmaları genel olarak yapıda büyük bir değişime yol açmaz. Ama HAMAS Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin şehadetine giden süreç, şehadet şekli ve şehadeti sonrasında yaşananlar, Kudüs Davası’nın onun şehadetinden sonra bir daha değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Heniyye’nin şehadeti, Müslümanların sorunlarıyla baş etmeleri için temel zorunluluklardan biri olan ittihadına yönelik büyük bir umut verdi. Cenaze namazı önce şehid edildiği İran’da, ardından Katar’da Muhammed b. Abdulvahab Camisi’nde kılındı. Üç yüzyıldır birbiri aleyhine bilgi üreten ve birbiri aleyhinde ittifaklarda bulunan iki dünya, farklı mekânlarda da olsa onun cenazesi münasebetiyle buluştu.
Heniyye’nin şehadetiyle ilgili gösterilere veya gıyabi cenaze namazlarına, bütün dünyada yaklaşık 700 milyon insanın katıldığı ifade edildi. Bilindiği kadarıyla son yüzyıllarda kimse için bu katılımda gösteriler ve cenaze törenleri düzenlenmemiştir.
Yoğun sosyal medya atışmalarına rağmen, farklı kesimlerden Müslümanlar, o gösterilerde omuz omuza verdi, tekbir getirdi; sevgi ve umudunu, tepki ve öfkesini dile getirdi. Bu tarihi buluşmaya rağmen, bütün kesimlerde bir kaygı var: Bundan sonra ne olacak?
Kudüs Davası’nın tarihsel sürecine bir daha bakmak, sorumuzun cevabıyla ilgili bir fikrin oluşmasına katkı sağlar, diye düşünüyorum.
HAÇLI İSTİLASI VE SİYONİST İSTİLA
Kudüs’ün Hz. Ömer tarafından fethinden sonra yaşadığı ilk büyük acı, 1099 Haçlı İstilasıdır. O istilanın Müslümanlara bakan sebebi, İslam aleminin askeri olarak güçlü, iktisadi olarak zengin ve ilmen dorukta olmalarına rağmen “çatışan parçalar” hâlinde olmalarıdır.
İstiladan sonra Müslümanlar, 1918’den bu yana verdikleri mücadeleden çok daha çetin bir mücadele verdiler. Haçlıların ilk coşkusunu kırdılar, hızlı bir yayılmada bulunmasını engellediler. Ama Eyyûbî Hükümdarı Muazzam Turan Şah’ın Dimyat önlerinde Aziz Louis’i esir etmesine kadar, 150 yıl boyunca Haçlıların Kudüs’ü ve İslam alemini istila umudunu bitiremediler. Mesele Moğol sürecine de uzadı ki düşmanın Aynicâlût’a dayanması da doğrudan Kudüs’le ilgilidir.
Bugün yüz yüze olduğumuz istila, kesinlikle bir Haçlı istilası değildir, siyonist bir istiladır. Lâkin bazı yönleriyle Haçlı istilasını andırmaktadır. Düşmanın umudunu koruması veya Müslümanların düşmanın umudunu kıramamaları da o yönlerden biridir.
Düşmanın umudu devam ettikçe istila tehdidi devam eder. Haçlı Seferlerini süreklileştiren başarma umuduydu. Son yüzyılda Filistin’de sorunu süreklileştiren ve bu ölçüde vahşileştiren de siyonistlerin umududur.
Haçlı istilası karşısında Müslümanlar, tarihî bir direniş, bir cihad hareketi içinde olsalar da ilk devirde onların fedakârlıklarının, cesaretlerinin sonuç getirmesini sağlayacak merkezi bir stratejileri yoktu. Müslümanlar, özverili, cesaretli ama bölgesel ve bölge içinde de parçalı bir mücadele veriyorlardı. Müslümanlar, “İslam dünyası” olarak mücadelenin içinde değildi. Mücadelenin içinde olan, bazı Müslümanlardı. Onlar da bütünlüklü bir yapı değildi.
Hatta İslam dünyasının bir kısmı mücadelenin karşısında sayılırdı. Bedevîler, Fâtımîler ve Fâtımîlerden ayrılan bazı diğer İsmailî kesimler, Haçlılara karşı kararsızdılar, zaman zaman Haçlılarla birlikte hareket ediyorlardı. Oysa Kudüs’e yakın bölgelerde onlar vardı. Mısır ve Doğu Akdeniz’deki Müslüman varlığı onlardan........
© Doğruhaber
visit website