Hüseyin Kâzım Kadri Bey
Osmanlı son dönem münevver ve devlet adamlarından Hüseyin Kâzım Kadri Bey, 90 yıl önce bugün toprağa verildi. Vali, şehremini (belediye başkanı), mebus, Meclis başkanı, nazır (bakan), diplomat, yazar, muallim, muharrir, mütercim, yayıncı, ziraat uzmanı, araştırmacı, Türk dili uzmanı, hatip, maliyeci gibi birbirinden farklı sıfatları haiz bulunan Hüseyin Kâzım Kadri Bey’i (1870-1934) tüm yönleriyle ele almak oldukça zordur. Hakkında yapılan kimi akademik çalışmalardaki anakronik yorumların bir sebebi de budur.
Osmanlı’nın sukutuna sahne olan o yıllar, Hüseyin Kâzım Bey gibi memleket sevdası uğruna hemen her alanda gece gündüz çalışmayı görev telakki eden münevverlerimizin inkişafına vesile olmuştur. Bu durum evinde yangın çıkan birinin can havliyle ‘ne kurtarabilirim’ diyerek koşturmasına benzetilebilir. Mehmed Akif, Said Halim Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Süleyman Nazif, Babanzade Ahmed Naim, bu münevverlerimizdendir. Hüseyin Kâzım Kadri Bey’i yakından tanıyanlar -özellikle doğruculuk bâbında- onu en çok Mehmed Akif’le birlikte anmışlardır.
Nitekim Mehmed Akif’in sevdiği ve takdir ettiği dostları arasında Hüseyin Kâzım Kadri Bey’in ayrı bir yeri vardı. Safahat’ın altıncı kitabı olan “Âsım”da hayranlıkla ismi anılanlardan biri de Hüseyin Kâzım Bey’dir. Malumdur ki Akif, dostluk kuracağı insanların mevkiine, sosyal statüsüne, dünya görüşüne aldırmaz, öncelikle içiyle dışının bir olup olmadığına bakar, bu konuda emin olduktan sonra bütün samimiyetiyle bağlandığı dostları için hiçbir fedakârlıktan kaçınmazdı. Akif’in Mısır yıllarında Âsım’ın ikinci kısmını yazarak burada Hüseyin Kâzım, Babanzade ve Süleyman Nazif’i konuşturmak istediği rivayet edilir.
Şeyh Muhsin-i Fâni mahlasını kullanan Hüseyin Kâzım Bey daha çok “Büyük Türk Lügati” isimli........
© Diriliş Postası
visit website