Güç istenci!
Çoğu insan Nietzsche’yı, bir filozoftan çok şair veya kâhin olarak görür. Onun “güç istenci” teorisi âdeta modern insanın ahlakını özetler. Buna göre insan doğası, tamamen güç istencinin bir şeklidir. Her türlü hareket ve eylem, güç istencinin hiyerarşik olarak üstünlük kurma tasarısından ibarettir. “Üstinsan” ise bu güç istencini tamamlayan bir kavramdır. Yaşadığımız dünyanın anlamının, dinî inançlar yerine insan aklı ve yeteneklerinde aranması gerektiğini savunan bu yaklaşım, modern Batı medeniyetinin de temelini oluşturur.
Güçlünün haklı olduğu bu yeni düzen, en başta Hristiyan değerlerine ardından da her türlü inanç ve geleneğe saldırır. “Protestan ahlakı” denen şey, güç istencinin makul gerekçelerini dinî anlayışa uyarlamaktan başka bir şey değildir. “Seçilmiş millet” veya “seçilmiş cemaat” söylemini dile getiren püritenler, evanjelistler, methodistler ve baptistler bu anlayışın boy verdiği Protestan mezhepleridir. Bu mezhepler, başta ABD ve İngiltere olmak üzere küresel sistemi temsil eden Batı ülkelerinde siyasi iradeyi elinde tutmaktadır.
Özelikle ABD’yi elinde tutan evanjelistlerin “armageddon” kehanetine binaen siyonistlerle iş birliği içerisinde hareket etmesi, yukarıda bahsettiğimiz sapkın dinî anlayıştan kaynaklanır. Oysa Katolik inancında Yahudiler, İsa’nın katilleri olduğu gerekçesiyle lanetlenirler. Yüzyıllarca süren bu anlayış, daha yakın zamanlarda kaldırılmıştır. Vatikan bunu kaldırsa da Katolik halkların........
© Diriliş Postası
visit website