Muhteris siyasetçi ve mülteci
Mirasın ve geleneğin gölgesindeki kifayetsiz siyasi muhterislerin mülteciyi tahkir ederek, geleneğe ihanet ederek, insanlık onurunu hiçe sayan ırkçı ve Batıcı anlayış sahiplerine benzer bir dürtüyle insanları eşya gibi kolileyerek göndereceğini ifşa etme ahlaksızlığını, ahlakçılık pankartlarıyla kurguladığı bir algıya dönüştürme çabası anlaşılabilir ve kabul edilebilir siyasi retoriklere oldukça uzaktır. İstanbul’da “Ahlak yoksa düzensiz göç vardır!” afişlerine dair ilk soruyu, bu cümleyi onaylayanlara sormak gerek. Siz nereden göçtünüz? Geldiğiniz ve iltica ettiğiniz yerde nasıl bir “ahlaksızlığa” maruz kaldınız veya sebep oldunuz? İnandığınızı iddia ettiğiniz dinin peygamberi nasıl bir göçer, muhacir ve mülteciydi?...
**
Siyasal partiler, bir değerler hiyerarşisi etrafında kurulur ve aidiyetlerini işaret ettikleri bir ideoloji veya o ideolojiye mensup öncü kişiye isnatla siyaset yaparlar. Seçmen de çerçevesi çizilen o yapı ile arasında kurduğu yakınlık oranında o siyasal partiye oy verir veya uzaklaşır. Türkiye’nin cumhuriyet sonrası siyasi hayatı; Osmanlı’nın tarihte yerini alacağı son asır düşünce mirası içinde şekillenmiştir. “Üç Tarz-ı Siyaset” olarak tarif edilen siyasette ayrışma modellemesi, bugün de varlığını sürdürmektedir. Türkiye Müslümanlarının küçük nüanslarla “İslamcılık-Ümmetçilik-Muhafazâkarlık/Dindarlık” ortak paydasında inşa ettikleri siyasi gelenek, bugün iktidar partisi lideri Sayın Erdoğan üzerinden devam etmektedir. Bu hakikatin idrakinde olmayanların son yirmi yılda elde ettikleri imkân ve kazanımları akletmeleri, ömrünü Ayasofya’yı açmaya vakfeden merhum Başbakan Erbakan’a aidiyetlerini gözden geçirmeleri gerekmektedir. Siyaset etme biçiminden, yorgunluk ve kardeşlik hukukunun sebep olduğu öz güvenle aynı yol üzere siyaset edenler arasında küçük yol ayrımları, yeni patikalara yönelmek, daha iyisini ve doğrusunu yapma hissi oluşabilir. Mevcut iktidar ve Sayın Erbakan arasındaki yol ayrımının buna benzer duygularla olduğunu ve hissî kırgınlıklardan kaynaklandığını görmek gerek. Bu, kaybettirme ve 28 Şubat dönemi başbakanı Erbakan’ın “batıl” olarak niteledikleri ile iş birliğini makul kabul etme zemini sağlamaz. İstanbul’da 1994’te başlayan yolculukta önemli ölçeklerde fiziki değişim ve dönüşümün yanı sıra; zihnî ve insani değişimler de yaşandı. Müslüman kadınlar kimlikleriyle ve inandıkları gibi iş hayatına dâhil oldular. Kamuya ait alanlarda alkol kaldırıldı. İbadethanelerin temizliği ve güvenliği belediye eliyle yapılmaya başlandı. Kültür ve medeniyet birikimimizin eserleri,........
© Diriliş Postası
visit website