Kuyuya düşmeden Yusuf olunmaz
Son zamanlarda şöyle bir mesele düştü zihnime. “Anlamak ve anlaşılmak” ya da “anlamamak ve anlaşılamamak” hangisi derseniz işte. Kanaatimce zihnini biraz da olsa fikirle yoranların en büyük açmazlarından biri bu meseledir. Zira anlamak için bir ömür tüketip kalan az bir kısmında da anlatmaya çalışır böyleleri. Uzunca bir zaman “Anlayabildim mi?” diye bir soru kemirir zihinlerini. Anladığına kanaat getirdiğinde de anlatmaya başlar ama bu kez de bir kuyudan bir başka kuyuya düşüverir. Bu kuyunun içinde de kendine tek soru sorar da durur: “Anlaşılabiliyor muyum?”
…
“Yusuf dahi olsan düşürürler seni çâha
Ebnâ-yı zamânın işi ihvana cefadır”
“Bu zamanın insanının işi kardeşine cefadan başka bir şey değildir. Hatta Yusuf bile olsan yine de kuyuya düşürürler seni.”
Kuyu, eski Türkçeden gelen bir kelime. Kaynaklardan türemiş bir kelime........
© Diriliş Postası
visit website