1864-2024; Kafkasya’nın kimsesizleri
Bir eski zaman hatırasıdır yağar ruhumuza. Yağar… Yüz yıl önce çekilmiş kılıçların tozu. Saçları kazınmış, sakalları uzamış abreklerin doğdukları gün adım attıkları cephelerde, bir pse wuıc kadar gerçek ve rüya. Olağanüstü. Yağar üstümüze ve bizden sonrakilerin üstüne, bilsin bilmesin, gelsin gelmesin bu sevda. Özgür bir yurt, mutlu bir halk aşkına!
Biz, nerede olursak olalım, ne kadar kendi halimizde, işimizde gücümüzde olursak olalım, dünyanın gözünde özgürlüğe aşık, güzel savaşçılarız. Ürdün’de sarayın koruyucuları, Suriye’de Hac yolu bekçileri, Türkiye’de Çerkes Ethem’den, Kuşçubaşı’ndan sonrakiler…
Öğretmen, öğrenci, işçi, sanatçı, esnaf, köylü, mühendis, avukat, alelade insan. Ne kadar uzak kalırsak kalalım ne kadar yok sayarsak sayalım, dünya bir gün bir yerde çarpıverir suratımıza Kafkasyalı olduğumuz gerçeğini. Atalarımızın özgürlük için düşmanı perişan ettiğini, sürüldüğümüzü, öldüğümüzü. Biz unutsak, onlar unutmaz, unutturmazlar da.
Bunu en çok şu sıralarda mülteciler, anavatandan gelen öğrenciler nedeniyle tekrar hatırlıyoruz. Artık, her karışında Rusya’nın hakimiyeti olan bir coğrafya Kafkasya. Bunu biliyoruz. Oradan Türkiye’ye okumak için gelen her bir insan, Rusya Federasyonu’nun sıkı incelemeleri ve denetimiyle geliyor buraya. Bir Rusya vatandaşı olarak geliyor. Fakat bu bile, özellikle Çeçen kimliğinin ön plana çıkmasına engel olamıyor.
“Neden” diye sorguluyorum. Neden Rusya Federasyonu’ndan gelen Kafkasyalılara karşı bir ön yargı var?
Bu insanların Türkiye’ye karşı ne........
© Dikgazete.com
visit website