Yedinci Mühür filmi üzerine notlar
“Düşünüyorum öyleyse varım” diyerek kendi varlığını ispat eden düşünce, yine böyle bir ispatı Tanrı için de yakalamak ister. Ontolojik olarak kendi varlığını bulan insan, Tanrı hakkında epistemolojik bir kanıtla bunu başarmak ister.
Ne yaparsa “Tanrı vardır” ya da “yoktur” kanaatine ulaşabilir insan?
Bilince mi?
Düşününce mi?
Hissedince mi?
Yoksa bunların hepsinin dışında bilinç dışında bir faaliyetle mi “Tanrı vardır” diyebilir insan?
Ölüm, insanın var oluşundan beri anlamlandırmaya çalıştığı bir çaresizlik hali. Ölüme çare yok, bunu anlayan insan ölüm gerçeği ile baş etmenin çarelerini arar. Aslında her an ölüme bir an daha yaklaşmakta olan bizler, bu çaresizliğe rağmen hayatın güzelliklerini görerek, tadını çıkararak yaşamak için çareler ararız. Belki de bu ölmekten daha zor ve meşakkatli olandır.
Bergman'ın “Yedinci Mühür” filmi, bahsettiğim bu zor süreç için çareler sunan bir film. Filmde savaştan dönen bir şövalyenin, ölüm meleği ile yaptığı bir anlaşma söz konusu.
Şövalye, biraz daha zaman ister Azrail'den. Ve ona satranç oynamayı teklif eder. Oyunun sonu........
© Dikgazete.com
visit website