Rus-Tatar edebi etkileşimi ve İgor Destanı
Türk ve Doğu Slav (Rus, Ukrayna, Belorus) halklarının ilişkileri çok eski dönemlere uzanmaktadır. Türkler ve Ruslar yüzyıllar boyunca farklı nedenlerle sürekli etkileşim halinde olmuşlardır. Aynı coğrafyayı paylaşmaları, birbirleriyle komşu olmaları her iki halkın maddî ve manevî kültüründe büyük izler bırakmıştır. [1]
Türklerin Çinliler, Farslar ve Araplardan sonra en eski komşuları önce Ruslar sonra da bütün Slavlardır.
Slavların bin beş yüz yıla yakın süre içinde daima bir Türk kavminin komşusu olmaları; ticaret, ekonomi ve yerleşim bakımından birbirleri ile yakın temas içerisine girmelerini sağlamıştır. [2]
Türkler ve Ruslar arasında yüzyıllar boyu süren komşuluk, Türklerin Rus halkı ile çeşitli ilişkiler kurması sonucunu vermiştir. Bu ilişkiler ise, Rus Devleti’nin kurulmasında ve şekillenmesinde, kısacası Rusya tarihinde Türklerin önemli rol oynamasını sağlamıştır. Kazan-Rus Devri’ne, özellikle Kazan’ın ele geçirildiği 1552 tarihine kadar Türk siyasi egemenliği dolayısıyla Türk kültürünün Rus kültürü üzerinde daha etkili olduğu görülmektedir. Bu etki, o dönemde Rusçada bulunan Türkçe alıntılardan da anlaşılmaktadır. [3]
Özetle; Rus-Tatar etkileşimi, askeri, idari yapılanmada olduğu kadar edebi kaynaklarda da göze çarpmaktadır.
Nitekim, İ. V. Kondyakov’a göre, I. yüzyıldan itibaren tam olarak şekillenmemiş Doğu Slavların mantalitesine Doğu göçebe halkları (Peçenek, Kıpçaklar, Hazarlar, Altın Orda halkları) ardından çeşitli Fin-Ugor halkları ve Avrasya’nın Türk kökenli halkları ve yakın Batı bölgesinden Bulgarlar, Bizans Grekleri, Lehler ve diğer halkların mantalitesi karışmıştır. Diğer yandan, özgün Rus mantalitesi Rusya’nın sınırları (Rusya İmparatorluğu, SSCB) içinde yer alan halkların mantalitesine etki etmiştir. Bu nedenle Rus mantalitesi yalnızca millî Rus mantalitesi değildir, çok uluslu bir mantalitedir. [4]
Ruslar’ın Doğu’dan yaptığı tüm kültürel ödünçlenmelerinin en önemli aktarıcısı Türk dilli halklar olmuştur. Bu halkların büyük çoğunluğu çarlık Rusya’sı bölgesinde yaşamaktadır ve resmî olarak Tatar olarak adlandırılmaktadırlar. Tatar ödünçlenmesi olarak adlandırılan olgu Rus geleneklerine, diline, maddi kültürüne yansımıştır. Tatarlar diğer Doğu halkları ile çeşitli bağlarında aracılık etmiştir. Fars kökenli kelimeler, Farsça’da yer alan Arap kökenli kelimeler Tatarlar aracılığı ile ödünçlenmiştir veya kısa süreli ilişkiler, göç, askeri harekat veya gezginlerin seyahatnamelerinden kaynaklanıyordu. [5]
Türkler ve Ruslar arasındaki ilişkinin derinliği, kendini en çok iki milletin mitolojilerinde gösterir. Türk ve Rus mitolojilerindeki yaratılış mitleri arasında karşılaştırmalı mitoloji çalışmalarına malzeme verecek şaşırtıcı benzerlikler mevcuttur. Her iki milletin yaratılış mitleri düalist yapıda olup olay örgüleri de neredeyse birbirinin aynıdır.
Ortaklıklar şöyle sıralanabilir: Rus yaratılış mitinde Tanrı (Türk mitolojisinde Ülgen) şeytandan (Türk mitolojisinde Erlik) suya dalıp toprak çıkarmasını ister. Üçüncü dalışta şeytan, avucundaki (veya ağzındaki) toprağı Tanrı'dan saklar. Tanrı, şeytanın gizlediği toprağı alarak suya serper veya şeytanın ağzındaki toprak saçılır. Böylece yeryüzündeki yükseltiler oluşur. Baş Melek Aziz Mihail (Türk mitolojisinde Mandı Şire) şeytanın askerlerini (Türk mitolojisinde Erlik'in gökyüzünde yarattığı halkını) dünyaya atar. Böylece dünyada Rus mitolojisine göre, orman ve ev cinleri (Türk mitolojisinde ise yer su iyeleri) oluşur. [6] (Uzelli 2016: 25-26; ŞincinUkaçina 1994: 15). Ayrıca Rus mitolojisindeki Velikaya mat veya Jiva Jivan (Ulu Ana) ile Türk mitolojisinde Tanrı'ya yaratma ilhamını veren Ak-Ene'nin mitolojik işlevleri de benzerdir. [7]
Rus destan kahramanlarının Türkçe bir kelime olan bogatyr (bahadır) şeklinde adlandırılması da bu dönemde olmuştur. Koestler'e göre, İgor destanında çağdaş bir Rus ozanı olan Kogan'ın adı da Kohen (din adamı) ile kağanın karışımı olmalıdır. [8]
Dolayısıyla bylinaların teşekkül edip şekillenmesinde Türklerle yapılan savaşların önemi olduğu kadar, Türk destan geleneğinin de etkisi olduğu açıktır. Warner, Rus destanlarındaki epik ejderhayı, Kiev Ruslarının tarihsel yazgılarıyla ve düşmanlarına karşı kendilerini savunmalarıyla ilişkilendirir, 11. ve 12. yüzyıllarda güney steplerini istila eden göçebe Kıpçaklar ya da 13. yüzyılda Rusya'yı kasıp kavuran, Kiev'i yağmalayan ve ihtişamını yerle bir eden Tatar-Moğol yığınları gibi Dobyrnya Kievli Prens Vlademir'in seçkin muhafız kıtasından bir bogatyrdır. [9] (Warner 2010: 113-114).
Bir milletin millî kahramanını düşmanının dilinden bir sözcükle adlandırması bakımından bogatyr kavramını tercih etmesi ironiktir. Fakat bu ironide biz, Rus folkloru üzerindeki Türk tesirinin etkisinin büyüklüğünü (özellikle Hazar Devleti zamanında) görmekteyiz. [10]
Rus halk edebiyatının en önemli türlerinden biri bılinalardır. Folklorun bir bilim dalı olarak gelişmeye başladığı dönemlerden itibaren bılinaların tarihi ve sosyal içeriği, sanatsal özellikleri bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. [11]
Bılina terim olarak “bıt”, yani “olmak” fiilinin geçmiş kipi “bıl” şeklinden türemiş, “olmuş olanlar, vukuu bulmuş anlatılar”; Starina terimi de “starıy”, yani “eski” kelimesinden türemiş, “eskiden olmuşlar, eskilerin anlattıkları” manasına gelmektedir. Kahramanlık destanları halk tarafından “gerçekte vukuu bulmuş olayların anlatısı” olarak kıymetlendirilmektedir.
Türkler, Oğuz Kağan Destanı’nda, Dede Korkut Hikayeleri’nde, Manas ve diğer kahramanlık destanlarında anlatılanların gerçek olup olmadığını sorgulamaz, çünkü onların gerçekte vukuu bulan olaylar olduğunu kabul ederek destan metnini okurlar, anlatırlar ve dinlerler. Bılinalar da aynı özelliğe sahip bir sözlü edebiyat türü olarak anlatılarak ve dinlenilerek asırlar boyunca canlılığını korumuştur. [12]
Bılinaların üzerine yapılan çalışmalar göstermiştir ki, bılinalar Rusya’nın kuzey bölgeleri olan Onejsk, Arhangelsk, Beloe More (Ak Deniz) sahili, Mezeni, Pigeni, Peçora nehirleri sahası, Olenetsk Gölü ve vilayetinde daha çok gelişmiş ve muhafaza olmuştur. Elbette farklı bölgelerde de bılina geleneği var olmuş ve yaşamıştır. Yapılan bılina derleme çalışmaları sonunda en çok bılina metni Sibirya, Orta ve Aşağı Volga boyunda (Nijne Novgorod, Saratov, Simbirsk, Samara vilayetleri) ve merkez Rus vilayetlerinde (Novgorod, Vladimir, Moskova, Sankt-Peterburg, Smolensk, Kaluj, Tuls, Orlav, Voronej) derlenmiştir.
Bılinalar Kazakların yoğun oldukları Don, Terek ve Ural boyunda da muhafaza olmuştur. Burada zikredilen coğrafi yerler, bugün Orta ve Kuzey Rusya diye tanımladığımız bölgelerdir. Güney Rusya diye tarif edilen coğrafya ise bugünkü Beyaz Rusya, Ukrayna, Kırım ve Moldova devletlerinin olduğu bölgeler, yani Karadeniz’in kuzey sahasıdır. Bılinaların membaı Kiev Knezliği ve havalisi iken yayılma ve muhafaza olma yerleri daha ziyade Orta ve Kuzey Rusya dediğimiz coğrafya olmuştur. [13]
Rus bilim adamları arasında bılinaların büyük bir kısmının Güneyde, Kiev Devleti döneminde oluştuğuna ilişkin görüş yaygındır. A. N. Veselovskiy’e göre, güneyde yerel olaylar ve bahadırlar hakkındaki bölgesel şarkılar Kiev ve Knez Vladimir etrafında birleşir. Bu eski, Güney Rus destanlarının önemli bir bölümü Kuzey’e taşınır ve orada yerel Kuzey Rus efsane ve şarkılarıyla birleşir. Burada yeni şartlar altında varlığını sürdürür, fakat eski ögelerini de korumaya devam eder. [14]
V. F. Miller’e göre, tüm bu tarihi veriler, Kuzey Ruslarının Türk göçebeleri ile çatışması bu bölgenin epik sanatının temelinde yatmaktaydı, fakat bılinaların çoğunda Kıpçaklar unutulmuştur veya yerlerine yeni düşmanları olan Tatarlar dahil edilmiştir. [15]
Bılinaların başlangıç dönemi, Kiev Rusyasıdır. Kahramanlıklarla dolu Altın Çağ’dır. Bılina kahramanları Volh, Dobrınya, Vladimir vs. kahramanlık masallarına yakındır ve bazı gerçek tarihi kişiliklerle özdeşleştirilirler. Düşmanları ise korkunç yaratıklarla özdeşleştiriler fakat isimleri, tarihi kişiliklere dayanır. Örneğin “Tugarin Zmey” (Tugarin Yılanı) Kıpçak önderi Tugorkan, Batu Han, Mamay karakterleri Rusya’nın düşmanı olarak Tatarları temsil ederler. Bılinaların ana konusu, Kiev’in Tatarlardan korunmaktır. Bılina kahramanı gelişimi çok hızla tamamlar ve genç yaşta ilk güç gösterisi yapar. [16]
Rus bılinalarının araştırılmasında Alıntılama Teorisinin ilk uygulayanlardan biri V. V. Stasov’dur. A. A. Şifner ve V. Radlov’un yayınladıkları materyallere dayanarak Stasov, bılinaları Doğu, Türk ve Tatar hikaye ve türküleriyle karşılaştırır. Doğu ve Rus epik yapıtları arasında büyük benzerliklerin olmasına dayanarak Stasov, Rus bılinalarındaki temel kahraman tiplerinin ve süjelerin doğudan alındıkları sonucuna varır. 1890’lı yıllarda Vs. Miller ve G. N. Potanin’in de bu doğrultuda çalışmaları ortaya........
© Dikgazete.com
visit website