menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Eğirdir -Eski Dünya merkezlerinden biri-

26 1
03.06.2024

Har.6: S. Şükrü, s.17: Eğirdir Gölü, Kovada Gölü, Nis, Canada, Kale Burnu [Şıbh-ı cezîre: Yarımada] ve gölün ayağı olan ırmak.

Eğirdir ve Hoyran Gölleri, tarihte iki ayrı göldü ve iki göl arasında suları Hoyran’dan Eğirdir’e doğru akan, ağzı kaynağına yakın veya seyri kısa bir ırmak, bu ırmak üzerinde farklı birçok adı kaydedilen Yenice Köyü Köprüsü adlı bir taş kemer köprü vardı. Sardes ve İran-Susa şehirlerini bağlayan Anayol [Kıral Yolu], bu köprüden geçmekteydi. 500 yıl önce coğrafî bir değişim vukû buldu. İki göl birleşti. Irmak ve köprü yok oldu.

Har.1: Eğirdir Gölü’ndeki Coğrafî Değişim [Batimetrik haritaya göre yapılmıştır].

Har.2: Pîrî Reis’in [1470?-1553] Eğirdir Gölü Haritası.

Aşağıdaki tarihî metinlerde de görüleceği üzere Eğirdir ile Eğirdir ve Hoyran gölleri arasındaki ırmak, uzun bir süre devletler ve Doğu ile Batı arasında coğrafî bir hudut oldu. Hududun şarkı için Assuva, Arzava, Truva, Suriye, Asya ve Anatolikon, garbı için de Ahhijava, Akhalar, Yunanistan ve Avrupa gibi isimler verilmiştir. Firikya Hellespontia, Hellespontus [Ellen Boğazı] ve Kutsal Boğaz [Kuwa-ila] denilen yer, iki göl arasındaki Kemer Boğazı, Jerusalem [Kudüs] yol cetvelindeki Hyeronpotamum [kutsal ırmak], iki göl arasındaki ırmaktır. Hâl böyle olunca ister istemez, bir zamanların sıfır boylamı veya benzer bir hat, Eğirdir’den mi geçiyordu diye düşünmeden edemedim. Malûm, 1884 yılına kadar Ayasofya’dan geçen sıfır boylamı, 1884’deki coğrafya kongresinde Türk delegesinin itiraz etmemesi (!) üzerine, Greenwich’e taşınmıştır. Pîrî Reis haritasında Hoyran Gölü yok. Muhtemelen sık sık vuku bulan depremlerde yıkılan köprünün yıkıntıları, ırmak yatağında bir set oluşturarak, arkadaki suyun yükselmesine ve neticede göl oluşmasına sebep olmuştur. Arzava, Eski Eğirdir Gölü’nün kuzey sahili yakınındaki Apasa [Efes] idi ve Hitit kıralı Murşil, Arzava’ya girdiğinde, Arzava kıralı ve oğlu gemiyle Deniz’i [Eğirdir Gölü] geçerek Ahhijava’ya [Eğirdir] sığınmıştı. Bir ara Mısır’ı kuşatan Deniz kavimleri, işte bu Eğirdir Gölü çevresinde yaşıyorlardı [bk.Har.5] ve muhtemelen Kıral Yolu’nu takiple Suriye ve Filistin üzerinden Mısır’a inmişlerdi. MS 1516’da Yavuz Sultan Selim, benzer şekilde Mısır üzerine yürümüş ve Antalya’daki Hamidoğlu donanması da, kıyıyı takiple Osmanlı ordusuna denizden ikmal sağlamış olmalıydı. Memluk idaresindeki Mısır’da, bir aralık Hamidoğlu’na ait bir beylik vardı.

İlk Deniz teması Kibyrrhaoitai adlandırması eski Eğirdir Gölü civarına işaret eder (Günal, 2023: 56) ve burada adı geçen Kibyra, Eğirdir ile Kovada Gölü arasındadır. MÖ 51-50 yıllarında Kilikya valisi Konsül Cicero’nun idare merkezi Eğirdir’di [Laodikya]. Eğirdir’de 85 gün kalan Cicero, bu Kibyra’da bir mahkeme kurdu. Cicero, eski vali Cailius’un isteği üzerine Kibyralı avcılara Kilikya panterleri yakalattı. Tarihçi, Eğirdir Laodikya’yı bilemedi ve malûm Denizli sandı. Mısır kaynaklarında bir Denizli Beyliği’nden söz edilir. Bu beylik, kendisine eman verilmesine rağmen 1262 yılında 4. Kılıçaslan tarafından Şarkîkaraağaç’ta öldürülen Şeh veya Şah Menteş’in [Kahraman Uc Gâzîsi Mehmet Bey] damadı Yinanç oğlu Ali Beye [1262-1279] ait Eğirdir merkezli beyliktir. Dündar Beyin babası Hamid oğlu İlyas Bey, 1308 yılında Selçuklu devletine son verdikten sonra Denizli Beyliği, bugünkü Denizli’ye [Doñuzluk] taşınmış; taşınırken muhtemelen Denizli adı da Doñuzluk’a gitmiş ve böylece Doñuzluk adı Denizli’ye dönüşmüştür.

Truva, Eğirdir yakınındadır. Truva’yı Çanakkale’ye yerleştiren tarihçi, “Homeros, Kilikyalılar Truva’ya komşu idi” derken yanlış bilgi veriyor der (Adak, 2000: 51, Beldibi Tarihi). Homeros yanlış, Adak doğru, bu mümkün mü? Truva, Kilikya’ya komşudur. Barla’nın [Parlais], eski Tralleis, Seleuceia, Antiocheia, Antalya, Tripolis, Pithekas ve Sart adlarının yanı sıra bir adı da Neutroja’dır [Yeni Truva]. Eski Truva ise Barla’ya azami 20 mil uzaktaki Arzava’ya tâbi İlion [Viluşa, Biluşa] olup, Kemer Boğazı’nın şarkındadır [bk.Har.5]. Sparta kıralı Menelaos, Minasın adında yaşıyor olmalı. Isparta’da, -Minasın kıralı, kızını, Selef kıralının oğlu Selefkos’a gelin ettiği ve kızın isteği üzerine de Isparta-Minasın’dan ta Atabey-Bayat’a [Seleuceia Sidera] su götürdüğüne- dair bir rivayet var (Böcüzade, 2012: 51). Truva harbinde söz edilen Deniz, eski Eğirdir Gölü, boğaz [Hellespontus] ise Kemer Boğazı’dır. Geç dönem tarihçi, Firikya, Asya-Avrupa, Truva gibi birçok konuda yanılır, zira birçok ikinci isim var (Kristovulos, 2018: 202-3).

1865 Eğirdir doğumlu Süleyman Şükrü, Eğirdir hakkında tarihî kaynaklarla uyum içinde çok ilginç bilgiler verir:

Bu iklime ilk defa gelip mesken tutan Benî Sam’dan Lidyon’dur. Lid kavmi yeni vatanlarının imarıyla meşgul iken, Babil diyarında Devlet-i Med namıyla yeni bir hükümet teşkil eden Yafes oğulları, Anadolu’nun şark ve şimalini zapt ile Kızılırmak’ı hudut yapmışlardı. Anadolu’nun ilk sekenesi olan Lid kavmi, Asuriler’den ve bilâhare şevketle gelip şark ve şimaline yerleşen Midyon, Yafes oğulları, yâni Türkler’den öncedir. Etrak’tan [Türkler] Belasic kavmi [Pelasglar], yâni Luviler diye, S. Şükrü çok ilginç bilgiler verir. İnsanlığın yerleşik hayata geçtiği devirlerin ilk padişahı Havardis [Ardis] tarafından bilâhare kurulan Eğirdir Gölü’nün şimdiki bulunduğu yerde ve Felekabad namında bir büyük şehir vardı. Asırlardan beri su altında kalan bu şehrin yüksek binaları hâlâ ayakta olup, kuraklık senelerde gölün derinliği azalmaya başladığı zamanlar, gemiden suyun derinliklerine bakan denizcilerin hayret nazarlarına çarpmaktadır. Bu memleketin suya gark olmasına sebep Midyon ile dokuz sene süren Truva harbini kazandıktan sonra, yâni milattan 1184 sene önce Anadolu’nun garbına yerleşen Yunanîler’dir (Süleyman Şükrü, 2013: 8).

Süleyman Şükrü, gölün teşekkülü, göl içindeki binaları kimlerin yaptığı ve Truva harbinin neticesi hakkında yanılmakla beraber, göldeki coğrafî değişim ile Truva harbi kahramanı Agamemnon’un babası Tantalos oğlu Pelops ve Truva harbini, Eğirdir’le ilişkilendirmesi mühimdir. Ayrıca iki göl arasındaki ırmağın Tantalos, köprünün ise Tanta-endia gibi adları var. Tantalos oğlu Pelops, Truva harbi kahramanlarından Sparta kıralı Menelaos ile Mykene kıralı Agamemnon’un babalarıdır. Pelops, başka bir oğlunu da Eğirdir’de Putlara kurban etmiştir. S. Şükrü, “Lid kavminin mezhepleri, “Zarius–Karius” namın putlara kurban kesmeyi ibadet olunmakla, yaptıkları en cesim puthâne Eğirdir’in güneyindeki Kervansaray adlı harabeydi. (…) Lidyon’dan Küçük Firikya meliki “Bilobis bin Tantal” [Tantalos oğlu Pelops], MÖ 1200’de kendi oğlunu bu puthânede kurban namı ile boğazlamıştı” der (S. Şükrü, 2013: 33). Pelops’un babası Tantalos da, Mısır-Tanta şehrinden olmalıdır, zira MÖ 1556’da Atina şehrini [Yalvaç-Masır] kuran, Mısır muhacirlerinin reisi Şirkup, Mısır-Tantâ’lıdır (S. Şükrü, 2013: 9). Tanta, Antalya, Eğirdir ve Kemer Boğazı aynı boylam üzerindedirler. Agamemnon kaplıcaları ve Pelops adına kurulan Pelopeia [Semiramis, Thyraia, Thyateira, Arkadiopolis] dahi Kemer Boğazı’nın şarkındadır [bk.Har.4, Har.5]. Önce Eğirdir Gölü yanında bulunan Lydia ve Karia, S. Şükrü’nün verdiği Lid ve Karius isimleriyle ilgili olup, bu isimler daha sonra batıya taşınacaklardır.

Har.3: Antalya, Denizli, Eğirdir mukayesesi.

Har.4: Eğirdir, Antalya, Kahire-Tanta [Pelops b. Tantalos].

Strabon’un, “Apameya ve Laodikya arasındaki göl, denize benzerse de yer altından gelen pis bir koku çıkarır” kaydında geçen Laodikya, Eğridir’dir. Denizli’nin eski adının Lâdik oluşu, Selçuklu tarihinde söz konusu Lâdik’in Eğridir olduğunu fark etmemizi uzun süre engellemiştir. Eski bir tarihi ve kalesi olan Eğridir’den 250 yıllık Türkiye Selçukluları döneminde hiç söz edilmemiş olması bize çok garip geldi. Sultan 1. Gıyaseddin Keyhüsrev’in Alaşehir Savaşı üzerinde çalıştığım bir esnada, söz konusu Alaşehir’in Manisa-Alaşehir değil, Yalvaç olduğunu gördüm. Feridun Dirimtekin, 1944’de neşrettiği; Konya ve Düzbel [1146 ve 1176] adlı eserde; Gıyaseddin Keyhüsrev’in “Alaşehir harbi” için “Yalvaç muharebesi” der ve Tripolis’in Limmocheir olduğunu söyler (Dirimtekin, 1944: 74). Söz konusu Limmocheir, Arundell’in Eğridir olabileceğini ileri sürdüğü Limenopolis’tir (Arundell, 2013: 75). Bu yer, Barla önünde göl içinde kalmış ve İlama [Lama, Limengömü] şeklinde hâlâ yaşıyor. Birçok tarihi vakada Alaşehir ile Lâdik birlikte zikredilir. Bu vesikalarda Lâdik zikredilen yer, Denizli değil, Eğridir’dir. 1270’lere ait bir belgede Eğirdir Gölü için “Rûm denizi”, Eğridir için de “Uc’daki Felekiyye” denilir (Turan, 1988: 154). Dündar Bey, Felekü’d-Din lâkabını, Felekiyye adından almıştır. Eğridir adı, beylikler zamanı Felekâbâd, Ebû’l-Fidâ’da ise Felekbâr [Felek şehri/kalesi] olarak geçer. Bâr [vâr] adı, Zigetvar, Eğrivâr gibi yaygındır. Fikrimce Uluborlu adı, Ulu-bâr-lı adından gelir. Eğridir Gölü için daha düne kadar “deniz” denirdi. Hâl böyle olunca da Eğridir için, denizi olan manasına “Denizli” denmiştir. Denizle hiçbir alâkası olmayan bir şehrin adının Denizli olması, ancak, Eğridir’e Denizli denmiş olmasıyla izah edilebilir. Zira Eğridir ve Denizli’nin müşterek oldukları Laodikya adı, yanılgıya sebep olmuş olmalıdır.

Eğridir’in Laodikya, Claudiolaodikya, Klaudiopolis, Hierakorifitis, Felekiyye, Felekâbâd, Felekbâr, Tonguzlu, Toğurla, Denizli, Lâdik, Akrokos gibi birçok adı var. Mevcut Denizli’nin ise, Laodikya ve Toňuzluk. İbn Sa’id’de geçen ve bugüne kadar Doňuzlu anlaşılan Toğurla, Denizli okunmalıdır ve bu Denizli, Eğirdir’dir. Zira İbn Sa’id’de söz konusu Toğurla, Antalya’nın kuzeyidir. Antalya’nın kuzeyinde olan şehir, Denizli değil, Eğridir’dir. Zira Denizli, Antalya ve Eğirdir’in bulunduğu boylamın 150 km daha batısındadır [bk.Har.3]. Zikrettiğim bütün bu hususlar ile EK bölümünde verdiğim bilgilere dayanarak, Eğirdir’in eski Dünya merkezlerinden biri olduğunu düşünüyorum.

Anayol’a [Kıral Yolu] yakın, zengin tatlı su kaynakları ile zengin otlaklar ve ormana sahip olan Eğirdir, tarihçi tarafından bugüne kadar niçin bilinemedi? Mahalli tarihçiler, bilhassa Süleyman Şükrü, Eğirdir için çok mühim bilgi ve iddialarda bulunmasına rağmen tarihçi, Eğirdir ve çevresini [Uluborlu, Gelendost, Yalvaç, Şarkîkaraağaç] neden fark edemedi? Evvela maddeler hâlinde bunu açıklamaya çalışalım:

1.Mahalli rivayetler ve mahalli tarihler nazara alınmamış ve Eğirdir Gölü’nün iki parça olduğu bilinememiştir.

2.Osmanlı belgelerinden Firigos Boğazı ve Yenice Derbendi adlandırmaları üzerinde durulmamıştır.

3.Toğurla [Denizli], Antalya’nın kuzeyi olmasına rağmen, 150 km daha batıdaki Denizli esas alınmıştır.

4.Isparta’nın Denizli’den daha sonra fethedildiği, yâni malûm Denizli’nin 1075, Isparta’nın 1204, hatta bir Selçuklu beyi olan Çaka’nın [Saha?] malûm İzmir’i, Tanrıvermiş ve Barak beylerin malûm Efes ile Ayasluk’u 1097 yılından evvel fethettikleri sanılmıştır. Hâlbuki Denizli [Eğirdir], İzmir [Apameia], Efes [Apasa], Ayasluk, Uluborlu, İznik [İlegüp], Barla, Yalvaç ve şarkı 1075, Isparta 1204, malûm Denizli ise 1220’lerden sonra fethedildi [bk.Har.5].

5.Eski Eğirdir Gölü’nün Deniz, Trakya Denizi, Ege Denizi, denize benzeyen göl, Oğuz Gölü, Skleros’a ait göl, Pusguse Gölü, Rûm Denizi ve Mağrip Diyârı denizi gibi adları bilinememiş; hatta bazen Akdeniz sanılmıştır.

6.Özetle, mevcut isimleri esas almak gibi kolay bir yol seçilmiş; Eğirdir ve eski Eğirdir Gölü yanında vukû bulan bütün olaylar, başka yerlere taşınmış; Eğirdir [Lâdik] ile Yalvaç [Alaşehir] Selçuklu tarihinde yok sayılmıştır.

1. Eğirdir Gölü’nde Türklerin düden, Rumların katabatara dediği çok miktarda oluşum vardır. Mahmatlar köyü yakınındaki Eğerim mevkiinin adı da düden manasına Türkçe eğrim adından gelir. Eğridir adı, eğrimleri [düdenleri] olan memleket veya yer manasına “eğrim” kelimesiyle ilgili olabilir. Bir Eğirdir sevdalısı Salih Şapçı, Eğirdir adının Eğridir olması gerektiğini söyler. Karstik bir arazideki Eğirdir Gölü’nde çok sayıda düden vardır. Göl suları dönerek düdene girer ki, bunun sebebi hikmeti Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönmesidir. Bu dahi, şayanı dikkat bir husustur. Kaşgarlı Mahmut, “egir” döndürmek, eğirmek, çevirmek, bir yeri kuşatmak, sarmak; “egrim” ise “düden, suyun toplanıp kaynayarak dönerek aktığı yer” anlamına der (B. Atalay, 2006: DLT, s.171-172).

Ada’daki Türkler, “egrim” için “düden” derken; Rum denilenler, Türkçe bir isim olan “kata-batara”, yâni “aşağı-batan” adını kullanıyor. Buradan Rûm denilenlerin Ortodoks Türkler [Peçenek vs.] olduğu anlaşılıyor.

Timurtaş, 1315’te Rûm valisi olur. Selçuklu soyundan birçok kişi öldürür. Git gide Anadolu’da başına buyruktur; padişah olmak ister. Aydın, Saruhan, Menteşe, Teke ve Osman Beylerin vergi verdiği Dündar Beyi Aralık 1326’da katleder. Tarihçi, “İstiklâl ile Rûm’da padişah olmak endişesi oldı. Han desturınsız ne dilerse ider oldu. Sultan Ebu Said zamanında muttali oldılar. Ertena’yı çeriler ile Rum’a gönderdiler. Gelüp Temurtaş Beg’i, Egirdür üzerinde egirdüp otururdı, çün haber irişti ki Ertena çokluk çeriyle kendünün kaşdına gelür, gayet korkup muztaribü’l-hal oldı. Çerilerine tefrika düşüp tağıldılar” der (Yazıcızâde, 2017: 742). “Egirdür üzerinde egirdüp otururdı” ifadesi, Egirdir üzerinde dolanıp-dönüp dururdu anlamınadır. Buradan anlaşıldığı gibi Egirdür, dönmek-dolanmak anlamınadır. Yâni felek kelimesinin Türkçe karşılığıdır. Devran da felek anlamına olup, Devran-dede Türbesi Dündar Beye aittir.

2. Tir kelimesinin 2.1. Göl çevresine yığılan toprak set [Alçak tir göle dayanmaz]. 2.2- Deniz kıyısı, yalı. 2.3. İki tarla arasında sınır olan ince yol, 2.4. Pirinç tarlasının evleklerini ayıran sınır gibi anlamları var. İnce uzun tarlalara “tir” denilmektedir. Beyşehir ve Suğla gölleri kıyısındaki bazı mevkilere “diktir, yantir, tirler, kumtir, incetir, ottirler, kayaş-tirleri, kara-toprak-tiri, arpalık-tiri” gibi isimler verilmiş. Eğridir gölü kenarında yapılmış eğri bir sed dolayısıyla şehrin adı, “Eğri-tir ve Eğridir” olmuş olabilir. Eğri ile yapılmış birçok yer adı var.

3. Anna Komnena’da Eğridir için bir şeyin ucu veya uçtaki anlamına Yunanca Akrokos denilmiştir. Eğridir adı, Akrokos ile ilgili olabilir. Sevan Nişanyan da, Eğridir’in burun anlamındaki Akrotiri’den evrimleştiğini söyler.

4. Eğirdir’in, Felekâbâd adı var. Ebû’l-Fidâ, Felekbâr [Felek şehri/kalesi] der. 1270’lere ait bir vesika, Eğridir Gölü için Rûm denizi, Eğridir için uçtaki Felekiyye der (Turan, 1988: 154) ki, Dündar Bey lâkabını, Felekiyye adından almıştır. Felek’in eğirtmeç/ tengirek olduğu düşünülürse Eğirdir, eğirmekle, dönmekle ilgili olabilir. Felek, dönmek fiiliyle ilgilidir. İbn Sa’îd’in, “Türkmenler Selçuklu devrinde Rûm diyarını fetheden Türk soyundan çokluk bir kavimdir. Onlarda başka yerlere gönderilen kilimler yapılır, buranın sahilinde Cun vardır, buna Cun Makri [Makarı] denir” şeklinde anlattığı yer, Eğridir’dir (Vittek, 1944: 2). Cun ise Can Ada olup, Can, 1142’de burada bir ordugâh kuran imparator Yuannis’ten [John, Jan] gelir. Bölgede iki yüz bin çadır Türkmen var. 1832’de Eğridir-Bayboğan civarında Türkmenler, kıl çadırları altında kilim dokurlar (Arundell, 2013: 73). Dokuma ip demektir, ip ise eğirmekle [dönmekle] elde edilir. Eğridir için “eğir dur” diye anlatılan halk hikâyesi, hem Eğirdir adının menşeine hem de Eğirdir Gölü’nde meydana gelen coğrafi değişime ışık tutmaktadır. Eflâk ise, Felekler [dönenler] anlamındadır.

5. Sonuç olarak, Eğirdir [Türkçe] ve Felek [Ar.] dönmek, Eğridir ise Türkçe Eğri-tir veya “burun” ve “uc” anlamında Yunanca Akritur olmak üzere; Eğirdir, Felek ve Eğridir kelimelerinin üçü de Eğirdir’in adıdır.

Zenon, Çaka Bey, Alp Kara, Dündar, İshak ve Hızır Beyler, Şeyh Berdai, Yunus Emre, Eğirdirli Hacı Kemal, Ahmed Eflâki, Cemaleddin ibn el-Felekî, Kadı Necmeddin Lâdikî, Nakîb oğlu Tâceddin ve daha birçok kişi Eğirdirli olmalıdır.

Bu kadar çok olayın vukû bulduğu, doğu ile batı, şark ile garp, Asya ile Avrupa, Arzava ile Ahhijava, Truva ile Akhalar, Suriye ile Yunanistan hududu üzerinde bulunan, coğrafya ve tabiat olarak her çeşit güzellik ve zenginliğe sahip, Anayol yakınında müstesna bir yere sahip Eğirdir, eski Dünya merkezi olmaya layıktır.

Har.5: Eğirdir ve Beyşehir göllerindeki coğrafi değişim, tarihî yollar ile Arzava ve Ahhijava şehirleri görülmektedir.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

Kaynak ve Tetkik Eserler

Adak, Mustafa (2005): “İlkçağ’da Beldibi”, Mağara Çağından Günümüze Beldibi [M. Adak-C. Güzelyürek], Anabasis Yay.-İstanbul, s.42-57.

Akropolites, Georgios (2008): Vekayinâme, Çeviri: Bilge Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları-İstanbul.

Aksarayî, Kerimüddin Mahmud (2000):Müsameretü’l-Ahbâr, Çev. Öztürk Mürsel, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.

Arundell, F. V. J. (Eylül 2013): Anadolu’da Keşifler, Çev. Topbaş Atabay, Sistem Ofset-Ankara.

Böcüzâde, Süleyman Sami (2012): Isparta Tarihi, Yay. Haz. Babacan, Hasan, Isparta Valiliği-Isparta.

el-İdrîsî (Ebû Abd. … b. İdrîs el-Hamûdi el-Hasenî) (2002): Kitâbu Nüzheti’l-Müştâk fî İhtirâkî’l-Âfâk, I-II, Kahire.

Emecen, M. Feridun (2012): İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, Timaş Yayınları-İstanbul.

Deguignes, Josef (1976): Büyük Türk Tarihi Cilt 4, Çev. Alpay, S.-Komisyon, Türk Kültür Yay.-İstanbul.

Dirimtekin, Feridun (1944): Konya ve Düzbel (1146 ve 1176), Ahmet Sait Matbaası-İstanbul.

Grigoras, Nikeforos (1973): Rhomäische Geschichte, çeviri-açıklama: J. Louis V. Dieten, 1. Ks. (Bl. I-VII), Stuttgart.

Göde, Kemal (1994): Eratnalılar [1327-1381], VII/153, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Günal, Zerrin (2023): Uc Savaşçıları (Uc Türkmenleri, Akritai, Anadolu Sultanları, Ümerâ ve Beyler), Urzeni-İstanbul.

Hayton (2015): Doğu Ülkeleri Tarihi’nin Altın Çağı: Korykoslu Hayton, Çeviri: A. T. Özcan, Selenge Yay.-İstanbul.

Herodotos (2015): Herodot Tarihi, Türkçe Müntekim Ökmen, Sunan Azra Erhat, Remzi Ktbevi, 11. Bsk.-İstanbul.

Homeros (Mart 2014): İlyada (Ίλіάς), Çeviri: Azra Erhat- A. Kadir, Türkiye İş Bankası yayını-İstanbul.

İbn Bibi (2014): el-Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye, Selçuknâme II, Çeviri: Mürsel Öztürk, TTK-Ankara.

İbn Hordazbih (2008): Yollar ve Ülkeler Kitabı, Çev. Murat Ağarı, Kitabevi-İstanbul.

Kazvinî, Hamdullah Müstevfî (2018): Târihi Güzide, Tercüme: Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu, Ankara.

Kaya, M. Ali (2000): Anadolu’daki Galatlar ve Galatya Tarihi, Ege Ü. Ed. Fak. Yayınları-İzmir.

Khalkokondiles, Laonikos (2014): The Histories, 1. Bölüm, Çev. Anthony Kaldellis, Londra.

Khoniates, Niketas (1995): Historia, Çeviri: Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Kınal, Firuzan (1953): Arzava Memleketlerinin Mevkii ve Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi-Ankara.

Kinnamos, Ioannes (2001): Ioannes Kinnamos’un Historia’sı, Çeviri: Işın Demirkent, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Kristovulos (Ocak 2018): İmrozlu Kristovulos’un Tarihi, 1. Baskı, Çeviri: Ari Çokona, ed. K. Karasulu, TİB Kül. Yay.-İstanbul.

Ksenofon (Ksenophon) (2011): Anabasis: Onbinlerin Dönüşü, Çeviri: Oğuz Yarlığaş, Kabalcı-İstanbul.

Küpcü, Fahri (1978): Karaağaç, Akın Basımevi, Konya.

Pahimeris (Pachymeres), Georges (2009): Bizanslı Gözüyle Türkler, Çev. İlcan Bihter Barlas, İlgi Kültür Sanat-İstanbul.

Remsi [Ramsay, W. M.] (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviri: Mihri Pektaş, MEB-İstanbul.

Skylitzes, Ioannes (2016): Bizans Tarihi, Terc. Hatice Bolat, Y. Lisans Tezi), Marmara Ü., XII-XXIII Bl. (959-1057) yılları, s.1-233.

Süleyman Şükrü (2013):........

© Dikgazete.com


Get it on Google Play