Türkiye-İsrail arasında hava sahası ve ticaret tartışması sürüyor mu?
Asıl soru şu; Türk hava sahası İsrail'e açık mı kapalı mı? Bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için aşağıdaki satırların pür dikkat okunması gerekiyor. Çünkü aşağıdaki örnek olayda yapıyormuş gibi yapmanın nasıl gerçekleştiğini göreceksiniz. Önce okuyun sonra alâkaya çay demlersiniz.
Geçtiğimiz haftalarda Konya’da yaşanan olay, sağlık etiği, toplumsal algı ve ideolojik tutumların nasıl iç içe geçtiğini gösteren ibretlik bir örnek olarak hafızalara kazındı. Bir doktor, hastasının kıyafetini “açık” bulduğu gerekçesiyle muayene etmeyi reddetti, dahası hastasını “teşhircilik”le itham etti.
O anları kaydeden kişi, kamerayı sadece doktora çevirdiği için, kamuoyunda hastanın ne giydiğine dair kanaat, tamamen doktorun ifadeleri üzerinden şekillendi. Yani, gözler görülmeyeni değil, kulağa fısıldananı dikkate aldı.
Fakat tartışmalar büyüyüp, kamuoyu konuyu farklı açılardan sorgulamaya başlayınca ikinci perde açıldı. Doktor, bu kez bizzat kendi sesiyle ve görüntüsüyle kameraların karşısına çıktı. Savunma yapmak isterken, aslında kendi çelişkisini de ifşa etti. Zira söz konusu hekim, 2010’da Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisinde bulunmuş, İsrail askerlerinin baskını sırasında yaralanan askerleri tedavi ettiğini övünçle anlatmıştı.
İroniye bakın: Kendi ülkesinde, kendi vatandaşına “giysi tercihi” üzerinden hekimlik yapmayan bir doktor; Akdeniz’in ortasında, “bebek katili” diye anılan İsrail askerlerini dahi tedavi edebildiğini söylüyordu. Demek ki, Mavi Marmara’da uluslararası denizlerde Hipokrat yemini hatırlanabiliyor ama Konya’da, bir muayene odasında unutulabiliyor.
Bu tablo, sadece bireysel bir çelişki değil; aynı zamanda Türkiye’de ideolojik aidiyetlerin, meslek etiğini ve kamu hizmetini nasıl gölgelediğinin göstergesi. Sağlık hizmeti bir vatandaşlık hakkı iken, onu bir ahlak sopasına dönüştürmek hekimliğin ruhuna aykırı. Kamu vicdanı da tam burada devreye giriyor: Gerçekten sorun hastanın kıyafeti miydi, yoksa doktorun zihnindeki kalıplar mı?
Bu olay, sözde dini ve ahlaki değerleri önceleyen bir imaj oluşturan kişi ve grupların, aslında göründüklerinden daha farklı duygu ve düşünceleri benimseyebildiklerini gözler önüne seriyor. Söylem başka, icraat bambaşka olabiliyor. Kamuoyu önünde ahlak bekçiliği rolünü üstlenenler, perde........
© Dikgazete.com
