Rektörleri hapse atıyorlar: Rusya’dan Türkiye’ye uzanan akademik deprem!
Rusya’da 2025 yılı itibariyle 100’ü aşkın üniversite yöneticisi hakkında ceza davası açılması ve onlarcasının hapse atılması yalnızca bir yolsuzluk operasyonu değil, akademinin bizzat siyasi sistem tarafından yeniden dizaynı olarak görülüyor. Rüşvet, ihale yolsuzluğu, hibe fonlarının suistimali, hatta cinayete azmettirme gibi ağır suçlamalarla tutuklanan rektörler, “yükseköğretimde tasfiye dönemi”nin sembolü haline gelmiş durumda.
Nasıl gelmesinler?
Ülkenin önemli bir federal üniversitesinin eski rektörü, bir iş adamının öldürülmesini organize ettiği iddiasıyla 22 yıl hapis cezası aldı; başka bir üniversite yöneticisi ise milyonlarca rublelik ihale yolsuzluğu nedeniyle cezaevine gönderildi.
En çarpıcı olan ise bu davaların çoğunun yalnızca mali denetim amacı taşımadığı; siyasi merkezden gelen “sadakat testi” niteliğinde olduğu yolundaki yaygın kanaat. Bazı rektörlerin soruşturma sırasında hayatını kaybetmesi ya da intihar ettiği yönündeki iddialar, akademinin bir korku rejimi altına alındığını gösteriyor.
Türkiye’de ise tablo benzer ama farklı biçimde ilerliyor. İktidar kendi atadığı rektörlerden suça karışanlara Rusya'da olduğu gibi acımasız davranmasa da, son yıllarda üniversiteler ardı ardına soruşturmalar, görevden almalar ve skandallarla gündeme geliyor. Mesela bir rektör kadro atamalarında yakın çevresine görev verdiği gerekçesiyle görevden uzaklaştırıldı.
Başka bir yönetici, üniversiteye bağlı bir teknokent şirketindeki usulsüzlük iddiasıyla soruşturuldu. Bazı üniversitelerde döner sermaye gelirlerinin kişisel hesaplara aktarıldığı iddia edildi; kimi vakalarda tutuklamalar bile gerçekleşti. Bir devlet üniversitesinde rektör yardımcısı konumundaki kişi, zimmet iddiasıyla hâkim karşısına çıktı. Yine bazı vakalarda üniversiteler, ihaleleri belirli şirketlere yönlendirdikleri gerekçesiyle soruşturmalara konu oldu.
Bu ve benzeri olaylardan dolayı Rektörlerin ihaleye fesat, zimmete para geçirme, usulsüz atama, FETÖ iltisakı gibi nedenlerle görevden uzaklaştırılması artık istisna değil, neredeyse rutin hale geldi. Üniversite bünyesindeki teknokentler, döner sermaye sistemleri, vakıf bağlantılı gelirler ve özel şirketlerle yapılan ortak projeler milyonlarca liralık bütçeler oluşturuyor. Bu paraların kayıt dışı yöntemlerle dağıtılması, çoğu rektörü potansiyel sanık haline getiriyor. Kim ki Beyt ül Mal’a göz koyuyor tez........
© Dikgazete.com
