menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ermeni yalanları – Ermeni yalanı sevici Türkiye vatandaşları

26 0
28.04.2024

2015 senesi Nisan ayında akademik ve konuya ilgi duyan fikri hür, vicdanı hür okuyucuların istifade etmesi için “Ermeni Yalanları Çığlık” isimli kitabımı, Türkiye Kamu-Sen kültür san’at yayınları arasından çıkartım.

Kitap o zamanlar ‘Başbakanlık Osmanlı Arşivi’, yeni adıyla ‘Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivi’ olan tarihi belgelerin orijinallerini ve çevirilerini içeriyordu. Yorum olarak kendi fikrimi yazacak geniş çaplı bir alanı bile kitap içerisine eklemedim.

Amacım, ben değil tarihin vesikalının konuşmasıydı.

Kitap içerisinde Anadolu’da Ermeni komitacıların il il köy köy yapmış oldukları katliamın tutanakları yer almaktadır. Ermeniler sadece Müslüman Türk milletine katliam yapmadılar Anadolu’da. Musevi’leri de katlettiler. Kitap içerisinde onlarında belgesi bulunmakta.

Yine 2024 yılı Nisan ayı geldi…

Amerika’nın ve Avrupa’nın kucağında oturup, dünya siyasi alanında diaspora olarak palazlanıp, Nisan ayını bekleyen Ermeniler, bulundukları ülkelerin politikacılarını kendilerine sözcü seçip çemkirmeye devam ediyorlar.

Anadolu’da bir söz vardır ve hepimize malumdur: “-İt ürür kervan yürür…” diye onlar çemkirmeye haksız iddialarını dillendirmeye devam edecekler, kervan ise doğru yolda hiç sapmadan ilerlemeye devam edecek.

Peki 1915’te neler olmuştu da günümüzdeki bu Türkiye dışındaki Ermeniler her Nisan ayında yırtınıp duruyorlar?

1915’te ABD Misyonerleri (Amerikan Board Cemiyeti) Anadolu’da Ermenilerin dinini değiştirip ‘kullanılmaya hazır aparat’ haline getirdiler. Enstrüman olarak ise Anadolu’daki Amerikan kolejlerini kullandılar. Bunlardan birkaçı: Kayseri, Tarsus, Merzifon, Elazığ… gibi.

Amerikan misyonerleri, Roma ve Bizans döneminde zulme uğrayıp, kurtarıcı olarak Müslüman Türkleri gören Ermenileri Protestan mezhebine dahil edip, kendi aralarında inanç ittifakı sağlayarak, sözde kardeşleri Ermenilere bir yurt edinme planını devreye soktular. Bu dönem, Osmanlı Devletinin çöküşe geçtiği, padişahların ise emperyalist devletlere biat ettikleri kaotik bir döneme denk geldi.

Anadolu’nun her yerinde Ermeni komitacılar tarafında başlatılan isyanlar ve katliamlar mantar gibi boy gösterdi. Amasya-Merzifon Amerikan Kolejinde başlayan isyan, Sivas, Kayseri, Tokat gibi vilayetlerimizi tesiri altında bıraktı. Merzifon’da Amerikan Kolejinde görevli Ermeni din adamı Karabet Tomayan, Alman Papazının kızı olan eşinin yardımıyla, okulun matbaasında “Osmanlı Türkçesi” bildiri hazırlayıp çoğaltarak Türk evlerinin kapısına astı. Bu bildiride Ermenilerin Müslüman Türkleri ansızın öldüreceği yazıyordu. Ve neticede Amasya merkezli büyük bir isyan ve çatışma çıktı. Devlet olaya el koydu. Sivas, Amasya, Kayseri olmak üzere gözaltına alınanların sayısı 60 Bin civarındaydı. Elebaşı olarak olayı ilk tetikleyen Karabet Tomayan ve arkadaşları suçlu bulundu. Almanya’nın, Abdülhamidhan Sani’ye baskısı sonucu ülke dışına çıkarılması şartıyla af edildi. Karabet Tomayan Fransa başta olmak üzere Osmanlı toprakları dışında Müslüman Türkler aleyhine konferanslar verdi ve kitaplar yazdı…

Osmanlı Devletinin ekmeğini yiyip sofrasına pisleyen bu zihniyet ve insanları, sözde insan halkları ve sosyalizm savunucu uzantıları halen aramızda bulunmakta. Bu zihniyetin siyasi yapılanmaları ise Ermeni Diasporası tarafından fonlanmakta. Bu zihniyetin amacı Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölmek, ülke içerisinde etnik kökene dayalı kaotik ortam yaratıp ülkemizi zayıf hale düşürmektir.

Türkiye bu oyuna gelir mi?

GELMEZ!!

“İt ürür kervan yürür…”

Biz konumuza gelelim.

Kıtalar ötesinde çişini bile tutamayan, ayakta tir tir titreyen süper güç devletin başkanı ve avenesi, sanki kendilerine girip çıkan varmış gibi Ermenilerin katledildiğine hüküm verip, üzüntülerini paylaştılar.

Amerika’nın kuruluşu esnasında Amerika’nın asıl sahibi olan yerlilere yapmış oldukları işkence, insanlık suçu, katliamı görmeyen, helayı 19. Asırda kullanmayı öğrenen, İngilizlerin kendi aralarından kovdukları “Proten” (İlkel) milliyetsiz yapı, kendileri gibi (Tencere-Kapak) Ermenilerin hamisi durumundalar.

Amerika, ilk önce kendi tarihine bakıp Amerikan yerlilerinin döktükleri kanı, sonrasında, Irak, Afganistan, Suriye, Hatta ikinci dünya savaşında Japonya’ya attıkları atom bombasıyla yaptıkları katliamın hesabını ilk önce verip, temize çıktıktan sonra bilirkişi olmalı.

Dünyada şeytanın adresini soran olur ise ben buradan size yazayım: Amerika Birleşik Devletleri, Washington, Beyaz Ev, Oval Ofiste makam koltuğunda oturandır. Uzağa gitmeye gerek yok…

Konumuza dönecek olur isek, Osmanlı Devleti hiçbir surette “Tehcir” yapmamıştır. Tehcir kelimesi bir devletin sınırlarından, başka bir devletin içine sürgün edilmektir. Sürgün sırasında ise kalacak yer, iaşe, güvenlik gibi konular bulunmaz.

Osman Devleti, kendi misaklarında yaşayan Ermenileri yine kendi misakları dahilinde bulunan başka bir alana “Sevk ve İskan” etmiştir. Bundan dolayı çıkartılan kanunun adı “Tehcir” değil, “Sevk ve İskan Kanunudur”.

Günümüzde akademik ünvanlı, ben tarihçiyim diyen cahil cühela halen “Tehcir” kelimesini kullanmaktadır. Akla şu soru gelmektedir: tehcir demezsen seni “Prof” yapmayacaklar mı?”

Aziz dostlar, sözü fazla uzatmadan 2015 senesinde kaleme aldığım “Ermeni Yalanları Çığlık” isimli eserimden orijinal belgeleri ve çevirilerini sizlere sunarak bu makalemi bitirmek istiyorum. Ayrıca bu makale, Almanca, Fransızca, Rusça, İngilizce olarak çevirip dünya vicdanının da takdirine sunuyorum.

Ayrıca o dönemi anlamak roman tadında algılamak için Abdullah Ayata’nın “Anılarda Son Ermeni” isimli romanını tavsiye ediyorum.

1914-1918 tarihleri arası milliyeti ve dini ne olursa olsun Amerikan güdümlü Ermeni komitacılar tarafından Anadolu’da hayatını kaybeden tüm insanlarımızın ruhu şad olsun.

**

Rusların Ermeni çeteleriyle birlikte Hasankala’dan hudûd-ı asliyeye sürüldüklerinde beraberlerinde götürdükleri iki bin islâm ahalisinden bir kısmını öldürüp bir kısmını ülke içlerine sevkettikleri, Erzurum’da dokuz kişiyi idam edip on dört yaşına kadar olan erkek nüfusu meçhul yerlere gönderdikleri; Pekreç nahiyesinde Ermenilerden oluşan bir mahkemenin üç-dört yüz kişiyi astığı, Aşkale, Tercan, Ilıca, Tavuskerd ve Artvin cihetlerinde İslâm namına bir şey bırakmadıkları, Van’da Ermenilerin iki yüz kadar kadın ve çocuğu öldürüp, Mahfuran Deresi’nde sekiz-on bin Müslümanı katlettikleri, Narman hududunda Hot karyesi ahalisinin mitralyözlerle tamamen imha edildiği, Bitlis’in Çukur nahiyesindeki Morh-i Süflâ muhacirlerinin çoğunun kılıçtan geçirildiği, Ergani, Cinis, Pezentan ve Semerşeyh karyelerinin ahalisiyle birlikte yakıldığı; Kürt Bedirhani Kamil’in şarlatanlığı sebebiyle Bitlis’e yakın bir yere yerleştirilen pek çok köy ahalisinin açlıktan öldüğü, ağır hasta çoçukların Bitlis Hastahanesi’nde vahşice öldürüldüğü, Balekan karyesinde katledilenlerin cesetlerinin köpeklere yedirildiği, Çukur’da esir edilen kadın ve kızlara tecavüz edilip ihtiyarların yakıldığı, çocukların süngüyle öldürüldüğü vesâir katliama dair Erzurum, Bitlis ve Mamuretülaziz vilayetlerinden gelen telgraf sûretleri.

***

Massacres of Muslims and Jews by Armenians and Russian bandits While Russians together with Armenian bandits were forced back from Hasankala to their own frontiers, they killed a part of the two thousand muslim folk they took away and drove the remaining to an unknown destination in the inland; in Erzerum the Russians and the said bandits executed nine people and sent the whole male population above for**** years to no one knows destination; in the sub-district of Pekreç a self appointed Armenian tribunal sentenced some three-four hundred people to the gallows and hanged them; in the surroundings of Aşkale, Tercan, Ilıca, Tavuskerd and Arvin no one muslim was left alive; in Van Armenians after having killed about two hundred women and children, massacred eight to ten thousand muslim people in the valley of Mahfuran; the population of the village Hot on the boundary of Narman were entirely exterminated with machineguns; the majority of immigrants living in Marhi Sufla of the subdistrict of Çukur attached to Bitlis were put to the sword; the entire villages of Cinis, Pezantan, Ergani and Şemerşeyh with all of their inhabitants were burnt up and due to the pretentious ignorance of the Kurdish Bedirhani Kamil many villages’ inhabitants settled in the vicinity of Bitlisperished from starvation; seriously ill children cared of in Bitlis Hospital were savagely slain; in the village of Balıkan Corpses were........

© Dikgazete.com


Get it on Google Play