menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Susturulan ses daha gür çıkar

13 0
20.07.2025

Taş duvarlar ve demir parmaklıklar, ilk bakışta yalnızca sessizliği temsil eder.
Ama insan ruhu devreye girdiğinde, hapishane bir mezar değil; bazen bir laboratuvar, bazen de bir sahneye dönüşür. Dört duvar arasında umut ile umutsuzluk, direnç ile teslimiyet sürekli bir çatışma yaşar. Hücresinde yalnız başına oturan bir insan, moralini korumaya çalışırken yalnız kendi varlığı için değil, toplumun belleği için de savaşır.

Ve dışarıda, yasaklanan ya da susturulan bir ses ironik biçimde, ne kadar bastırılırsa o kadar çok yankı bulur. Bu iki olgu -hapishanede moral ve yasakların cazibesi- birbirinden uzak görünse de aynı damardan beslenir: İnsan doğasının direniş ve merak refleksi. Zincir, insanı durdurmaz; yasak, ilgiyi yok etmez. Aksine, bastırılan her şey, daha güçlü bir yankıya dönüşür.

İnsan, baskı altında kaldığında ya içsel bir direnç geliştirir ya da dışarıdan seslere yönelerek varlığını korur. Bu yüzden önce hapishanede moralin, ardından yasakların yarattığı çekimin nasıl aynı kaynaktan beslendiğine bakmak gerekir.

Hapishaneye düşen insanın ilk kaybı özgürlük değil, zamanın akışına dair kontrolüdür. Saatler, taş duvarlarda yankılanan adımlar kadar ağır ilerler. Ancak insan zihni, en ağır zincirlerden bile kaçabilecek bir yeteneğe sahiptir. Viktor Frankl, ‘İnsanın Anlam Arayışı’ kitabında, Nazi toplama kamplarındaki deneyimlerinden hareketle şu gerçeği vurgular: “Bir ‘neden’i olan insan, her ‘nasıl’a katlanır.” Anlam bulabilen kişi, ruh sağlığını koruyabilir.

Bu bireysel direnç, bazen toplumsal bir sembole dönüşür. Fatih Altaylı’nın, beş yıl hapis talebiyle yargılanırken moralini koruması ve içeride olmasına rağmen YouTube kanalının izlenmelerinin artması, bunun güncel bir örneğidir. Altaylı’nın inadına gülümsemesi, yalnızca kişisel bir direniş değil; Sherif’in ‘Referans Grubu Teorisi’ ile açıklanabileceği üzere, susturulmuş kitleler için bir umut işaretidir. Bu moral, topluma şu mesajı verir: “Biz de ayakta kalabiliriz.” Psikolojide buna ‘yansıtmalı umut‘ denir: Toplum, kendi bastırılmış gücünü hapishanedeki bir........

© Diken