'Terör'ün faydaları!
Terörü devletler de kullanır örgütler de, ama devletler terörün yanısıra terör terimini de tepe tepe kullanır. İşleri bu. Ama gazetecilerin ve akademisyenlerin işi bu kelimeleri dikkatli kullanmak ve kendilerini (gazeteciliği) kullandırmamaktır. Oysa gazeteciler de, akademisyenler de şu ya da bu iktidarın dili ve maşası olarak davranmayı marifet sayıyor. Bu dille ne eleştirel olunabilir, ne analiz yapılabilir.
Peki, ‘terörizm’ terimi siyasi söyleme nasıl girdi? Bu meseleyi çalışan Prof. Remi Brulin’le yapılan mükemmel bir söyleşiden derlediğim bilgileri 5Ne1Kim?‘de kullanmıştım, buraya da almayı boynumun borcu sayıyorum.
‘Terörizm’ en genel anlamıyla, “siyasi kazanç sağlamak için korku salmak amacıyla sivillere yönelik kasti ve sistematik öldürme, yaralama ve tehdit” diye tanımlanabilir. Ne var ki, bu kavramın temel sorunlarından biri, aslında ortak kabul görmüş uluslararası bir tanımının olmaması. Tanımlamak için ilk kez 1937’de Milletler Cemiyeti’nde bir girişimde bulunulmuş, fakat sonuç alınamamış.
Terimi sistematik olarak ilk kullanan, İsrail. İsrail, 1960’larda ve ‘70’lerde Filistinlilerle ve Arap ülkeleriyle çatışmalarını terörizme karşı savaş olarak tanımlıyordu. Birleşmiş Milletler’deki bütün tartışmalarda kullandığı söylem buydu.
1970’lerin başlarında Türkiye’de tedavüle girmemişti ‘terörist‘ kelimesi. Bizim Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar, Ulaş Bardakçılar için ‘anarşistler’ deniyordu. Devletin radyosunun haberlerinde sık sık ‘anarşistler’den bahsedildiğini hatırlıyorum. Gazetelerimiz de böyle anıyordu onları.
Terörizm tartışması, asıl olarak Filistinli militanların 1972’de Münih Olimpiyat Oyunları’nı basması ve İsrailli sporcuları öldürmesinin ardından BM’de başladı. İki temel mesele vardı: terörizm ile ulusal kurtuluş hareketleri arasında bir fark olup olmadığı ve ‘devlet terörizmi’ kavramının geçerli sayılıp sayılmaması.
Bu konuyla ilgili 1972, ’73, ’76 ve ‘79’da dört karar alındı. Bunlardan sonuncusu, sadece “ırkçı, yabancı ve kolonyal rejimlerin terörist eylemleri”ni kınıyordu. BM’de ABD kendine has ve tutarlı bir pozisyonu savunuyordu. ‘Devlet terörizmi’ diye bir şeyi tanımıyordu, devletlerin terörizmle suçlanamayacağını, çünkü bu tür eylemlerin uluslararası hukukta zaten suç olduğunu ve ona göre değerlendirilmesi gerektiğini söylüyordu. Bu bakımdan da öbür Batı ülkelerinden ve İsrail’den ayrılıyordu. ABD halen (en son Aralık 2000’de) bu görüşünü BM’de savunuyor, ama fiiliyatta tam tersini yapıyor; devletleri terörist olmakla ve teröre destek vermekle suçluyor. Bu çelişki de Amerikan medyası dahil hiçbir yerde haber konusu olmadı, olmuyor. Avrupa ise bu konuda hep sessiz kaldı, çünkü belirsizliği çıkarına göre kullandı ve kullanıyor.
Bu meselede bir adım daha berraklaşabilmek için BM’nin önünde 1987’den beri bir öneri duruyor:........
© Diken
