Kadınlara vasiyet edilen miras: Virginia Giuffre
“Bize bu mirası vasiyet eden olmadı.”
Hannah Arendt, Fransız direnişinin aktif üyesi şair René Char’dan alıntılar bu sözü. Alman faşizmine karşı ünlü Fransız direnişi vasiyet edilmemiş bir miras gibi düşmüştür şairin kucağına. Direnişin tüm üyeleri almak ve yüklenmek zorunda kalmıştır bu mirası.
Bir bağı imler bu miras, kuşaklar arası bir bağı, hatta kuşakları aşan tüm insanlığı kapsayan bir bağdır bu; özgürlüğü ve özgürleşmeyi vasiyet eden, her kuşakta, her bireyde yankısını bulan en temel görevimizi hatırlatan bir miras.
Herkesi davet eden, herkesi kucaklayan, herkesi mirasçısı ilan eden bu miras vasiyet edilmemiştir, çünkü size bir seçenek de sunuyordur: Hiçkimse özgürlük için savaşmak zorunda değildir, boyun eğmek, tahakkümün altında bir hayat kurmak da her zaman seçenekler arasındadır. En basit karşı jestin bile büyük cezalarla karşılaşacağı bir ortamda korkmak, kabuğuna çekilmek, boyun eğmek bir seçenek olarak sunulur, çünkü özgürlük ancak onu seçerseniz özgürlüktür.
Jeffrey Epstein ve Ghislaine Maxwell’in kurduğu insan kaçakçılığı ve seks köleliği imparatorluğunu ifşa eden Virginia Giuffre’nin ölümünden sonra yayınlanan 367 sayfalık otobiyografisi bizlere dünyanın en güçlü erkeklerine karşı bir savaşı vasiyet ediyor. Prens Andrew’in kraliyet ailesi unvanlarının elinden alınmasında Giuffre’nin açıklamalarının payı büyük.
Travmalarla dolu hayatları, sömürülmüş ezilmiş benlikleri, dayanacakları sermaye ya da bir kurum olmamasına rağmen dünyanın en güçlü erkeklerine karşı Giuffre ile birlikte ayağa kalkan tüm kadınlar bizlere gözümüzü başka yere çevirme fırsatı vermiyor. Erkek egemen kapitalizmin en güçlü erkeklerinin, sömürülecek değersiz yaşamlar olarak gördüğü ve bozuk para gibi harcadığı bu kadınlar Guiffre’yle birlikte birer demir leblebiye........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein