menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Vurun 'Kızılcık Şerbeti'ne ya da Sansür Defterleri

23 12
21.09.2025

‘Kızılcık Şerbeti’ dizisi ve gözaltına alınan senaristine dair bir şeyler yazarak gerçek hayatla kurgu üzerine bir toplama ulaşmayı düşünüyordum.

Bir dizide, romanda, filmde, öyküde yer alan karakterlerin tamamen kurgu ürünü olduğunu sanırım asgari müşterekte herkes kabul ediyor. Değilse İnce Memed’in Abdi Ağa’yı çekip vurması sonucu bir mahkeme kurulması ve yargılanıp hakkında karar verilmesi gerektiğine sonucuna varmamız gerekir.

Neden hiç gündeme gelmiyor bilmiyorum, sadece kurguda olduğu için mi acaba? Son yıllarda İskandinav edebiyatı neredeyse polisiye ve cinayet üzerine kurulu ve birbirinden başarılı örneklerini okumaktan keyif almayı sürdürüyoruz. Dikkatinizi çekerim cinayetlerden keyif aldığımız iddiasında değilim.

Öte yandan Dosteyevski’nin bir ‘Kumarbaz’, ‘Suç ve Ceza’daki Raskolnikov’un da baltalı katil olduğuna hiçbirimiz ikna olmuş değiliz, hatta bunu sorgulamıyoruz bile.

Kurguyla aramızda kurduğumuz imzasız sözleşmeye göre o diziyi izlerken ister kılıç kalkan kuşan, ister miğfer tak, ister köşeli koltuğunda oturup reklam arası akışı eleştir. Kime ne?

Tarihin geçmiş sayfalarını karıştırıp özellikle sinemaya uygulanan sansür hakkında bir şeyler yazmak isterken, imdadıma Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy yetişti.

Bakanlığı bünyesinde ‘Türkiye’de sinema sansürünün tarihi’ni araştırmak üzere akademisyenlerden yardım alıyor Mehmet Nuri bey ve yaklaşık 500 bin sayfanın incelenmesi sonucu bir toplam çıkıyor ortaya.

‘Türkiye’de Sinema Sansürünün Tarihi (1932-1988) adlı kitabın önsözünde sansürü nereden ve nasıl başlatmalıyız sorusuna da sayın kültür ve turizm bakanı yanıt veriyor.

4 Kasım 1914 günü Fuat Uzkınay tarafından çekilen ‘Ayastefanostaki Rus Abidesinin Yıkılışı’ filmiyle başlayan Türk sineması önce valilikler tarafından denetlenmiş, 1932 yılı itibarıyla yürürlüğe giren ‘Sinema Filmlerinin Kontrolüne Ait Talimatname’ ile de sansür kurumsallaşmıştır. 1932 – 1988 yılları arasında farklı mevzuatlara dayanarak çeşitli kurum temsilcilerinden oluşan komisyonlar marifetiyle denetimler gerçekleştirilmiş, belirli sahnelerin çıkarılmasını şart koşan veya filmin tamamen yasaklanmasına hükmeden kararlar alınmıştır.”[1]

Bizzat kültür ve turizm bakanı “Sansür kurumsallaştırılmıştır” diyor. Bunu ilgili talimnamalere ve 500 bin sayfası incelenerek üç cilt kitap haline getirilen ve gene ilgili bakanlık bünyesinde yayınlanan kitaba dayanarak söylüyor.

Sansür karar defterleri incelenmiş, bu incelemeler sonucu da ortaya çıkan kitaba önsöz yazan sayın bakan memleketimizde en azından sinemada “Sansür kurumsallaştırılmıştır” diye yazma gereği duymuş.

Kitabın yazarları ‘Sunuş’ta şöyle diyor: “Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’ndeki arşivde ciltlenmiş olarak 96 adet ‘Sansür Karar Defteri’ mevcuttur. (…) Eldeki defterlere bakıldığında 1947-1988 yılları arasında 25.755 adet karar verildiği görülmektedir. 1932-1958 yılları arasında dosyalarda yer alan 518 kararı da dikkate alırsak elinizdeki bu çalışmada nihai olarak 26.273 karar gözden geçirilerek sınıflandırılmıştır.”

Demek ki, ‘Devlette her şeyin kaydı vardır’ fikri tam tamına olmasa da........

© Diken