menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Öyle bir mekân ki masadan kalktığımda metrobüs bile limuzin gibi olmuştu 

20 1
20.03.2025

BEHZAT ŞAHİN

@behzatsahin7

Siz siz olun, hele de benim gibi acemisiyseniz, bir bilene danışmadan metrobüsle yolculuğa kalkışmayın. Zaten ha deyince binilebilen bir araç değil; bunu durağa gelen 15’inci araca ancak binebilmiş birinin tecrübesiyle söylüyorum. 

Daha önce de metrobüse bindim tabii ki. Ama bu saatlerde değil. Tam iş çıkış saati. Bir de iftar öncesi olması sanırım yoğunluğu iyice arttırmış.

Yoksa ben ister miyim, o saatte metrobüse bineyim. Lakin gideceğim meyhane Avcılar’da, biraz da geç kaldım. Metrobüs dediğin uçar gider. 

Gidemedi… 

Önce kalabalıktan binecek yer bulamadım. Doğru yerde beklemeyi öğrendiğimde 8-10 araç geçip gitmişti bile. Sonraki 5-6 araç da benim bineceğim kapıdan inen olmadığı, dolayısıyla yer açılmadığı için geçti. Nihayet bindiğimde, metrobüs yolu bile tıkanmıştı. Yan şeritteki sivil araç trafiğiyle aynı hızda hareket ediyoruz nerdeyse. Neyse ki Merter’e kadar sürdü bu eziyet. İnenler binenlerden fazla olunca rahatladık.

Kendimi meyhaneye atar atmaz bir 35’lik söyledim. Oh be! Metrobüs eziyetinden sonra ilaç gibi geldi. 

Okur önerisiyle geldim buraya. Halit Bıçakçıoğlu beyefendi, Instagram’dan, “Merhaba, Barbaros Birahanesi – Avcılar, kendi müdavim kitlesi olan, göçmen mezeleri yapan bir mekân.  İncelemenizi tavsiye ederim” diye mesaj atmıştı. Görev telakki ederim. 

Malum, içinde bulunduğumuz ay nedeniyle birçok semtte meyhaneler kapalı. Ya Alevi yoğunluklu ya Balkan göçmenlerinin yoğun olduğu ya da daha kozmopolit semtlerden birine bakmam gerek. Avcılar tarafına da gitmeyeli çok olmuştu… En son, yine bir Balkan meyhanesi olan, Sefaköy’deki Kafadar’a gitmiştim.

Hedef meyhanem Avcılar İstanbul Üniversitesi Kampüsü durağına 10-12 dakika yürüme mesafesinde, Çiğdem Caddesi ile Pınar Sokak köşesinde. Dışarıdan şık bir görünüşü var. Şık derken, herhangi bir bira markasına ait olmayan tabelasında ‘Barbaros Cafe&Restaurant‘ yazıyor. Tabelada yazdığı gibi, ‘cafe’ tarzına daha uygun sanki. Acaba Halit bey amacımı yanlış mı anladı? Geldik bir kere. Olmadı, yakınlarda başka bir yere kapak atarım.

İyi ki, önyargılarım galip gelemiyor. 

Daha girerken kulağıma çalınan Ruşen Yılmaz tınısı doğru yere geldiğimi teyit etti: “Ne senden geçerim, ne meyhaneden/ Gönlümün farkı yok, bir viraneden/ Beni sarhoş eden meyhane değil, aaah, sensin canım beni, derbeder eden…” 

Üstelik tek şarkısına denk gelmiş de değilim, oturdum, siparişlerimi verdim, içmeye başladım, hâlâ Ruşen Yılmaz dinliyorum. Lâf aramızda, özellikle Ruşen Yılmaz dinlemem. Sesi, müziği mükemmel mi, sanmıyorum. Ama bir yorumcu meyhaneye bu kadar mı yakışır? Zaten kendisi de bunun farkındaki, daha çok meyhanelere yönelik çalıp söylüyor. Biraz da ciğergâh: “Gelmişim meyhaneye, unutmaya acımı/ Kaybetmişim yârimi, hem annemi,........

© Diken