menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dolu bir meyhane ve işlerden şikâyet etmeyen meyhaneci buldum!

35 0
27.11.2025

Paul (Benjamin Osterlund), Güngören Köyiçi için ‘Little Antep(Küçük Antep) demişti substack.com’daki bloğu Flanör’de. culinarybackstreets.com’da da, X’te de ara ara okuyorum Güngören Köyiçi’ndeki yeme-içme mekânlarıyla ilgili yazdıklarını.

Paul, Amerikalı. New Mexico’nun içinden. Meyhane arkadaşım. 15 yılı aşkın zamandır Türkiye’de, özellikle İstanbul’da gazetecilik yapıyor. Sokak lezzetleri ondan sorulur. İtiraf ediyorum, kendi çapımda lezzet peşinde koşsam da bugüne kadar hiç gitmemiştim Köyiçi’ne. Haksız da sayılmam, lezzet vaat eden o kadar dükkân arasında bir tane bile meyhane yok. Neyse ki yakınlarında varmış…

Saat 13:00 gibi İncirli’deki avukatlık bürosundaydım. İşten ayrılan bir arkadaşımızla mutabakatımızı arabulucu bir hukuk bürosunda yapacağız. Sevimsiz işler. Yıllarca birlikte çalıştık. Neyse, hak edişler filan belirlendi, iki taraf da rızasıyla imzaladı. İş arkadaşım çıktıktan sonra, “Hadi” dedim avukatımıza, “Rakı içelim.” Ayrılıkların da ilacı.

Tuna Restaurant vardı listemde. Güngören Köyiçi’ne yakın. Önce Köyiçi’ni turladık. Paul’ün yazdığı kadar varmış, ayrıca gelmek lazım. Meyhane, İnönü Caddesi ile Orhan Caddesi’nin köşesindeki bir apartmanın altında. 121 numarada.

Girdiğimizde, üç ayrı masada birer kişi bira içiyordu. Bizi karşılayan garsona “Bugün maç var mı?” diye sorduk önce. Hafta başı ama bu maç işlerine aklım ermiyor, sanki, her gün her saat olabilirmiş gibi geliyor. Neyse ki yokmuş. Girişte, “Maç yayını 150 TL” yazıyordu, en azından 300 liramız ziyan olmayacak. Rakı içeceğimizi söyleyince garson, “Zaten maç parasını herkesten almıyoruz” dedi.

Girişte, sağdan ikinci masaya oturduk. Bu sırada dörder kişilik sekiz masa var. Sol tarafta da bodrum kata inen merdivenleri geçince dört masa, sonra meze dolabı ve arkasında içki dolapları, tuvalet, sonra iki üç masa daha… Bodrum katta bir salon varmış, gerektiğinde kullanılıyor. Mutfak da burada.

Duvar ve tavan boyaları altın yaldızlı, dekoratif efektler verilmiş. Sonradan öğrendik, eskiden burası ‘bayanlı mekân’mış.

Girişin üstü ve salonun sonunda birer, ortada sırt sırta vermiş iki ekran var. Ortadakilerden birinde ve giriştekinde at yarışı var. Müzik duyulmuyor bile, kimsenin taktığı da yok.

Arkadaşım prensip sahibi, “Sadece iki duble içerim” dedi. Bu hesapla bir 50’lik bize yeter. Klasik olan yokmuş, o zaman altın renkli olan. Kadehten bir yorgunluk yudumunu alıp öyle gittim meze dolabı başına. Patlıcan ezme, karışık turşu, Arnavut ciğer, atom, acılı ezme,........

© Diken