YAĞMUR YAĞDI BÖYLE OLDU!
Bir kış günüydü. Hava ikindiye kadar bulutluydu. İkindiden hemen sonra ince ince yağmur yağmaya başlamıştı. Yağmurla beraber hava 3-5 derece soğumuştu. Şemsiyesi olmayan sokaklardaki vatandaşlar Nasrettin Hoca'nın değimiyle "rahmetten" kaçıyorlardı. Kapalı bir mekân arıyorlardı. Doğrusu ben de onlardan birisiydim. Zira sabahleyin yağmur yoktu. Tedbir amaçlı yanıma şemsiye almamıştım. Dereyi görmeden paçayı sıvayanlardan değilim çünkü.
İşlek bir caddeden geçiyordum. Soğuk ve yağıslı hava caddedeki yoğunluğu aza indirmişti. Ana cadde batıdan doğuya uzanan ismi de "Çiftlik Caddesi" diye geçen Samsun'un en işlek caddelerinden birisiydi. Yeni alış-veriş merkezleri kurulsa da, şehir enine- boyuna genişlese de, şehrin bazı sokak ve caddeleri tenhalaşsa da merkezdeki gelenekten ve kültürden kaynaklanan cadde ve sokaklar hiç eskimez, canlılığını yitirmez. Çiftlik Caddesi de eskimeyen ve canlılığını kaybetmeyen bir özelliğe sahiptir.
Caddenin batıdan doğuya doğru uzanan yönüne doğru hızlı hızlı adımlar atıyordum. Caddenin sağ tarafında tali yolun üzerindeki sağ kaldırımın üzerinde daha önceden da tanıdığım sigortadan emekli 70 yaşlarında bir amca meyve arabasının üzerinde meyve satıyordu. Belli ki emekli maaşı yeterli gelmediğinden ek iş yapmak durumundaydı. Herkes yağmurdan kurtulma derdinde iken satıcı amcanın derdi meyvelerini satmaktı. Lâkin o ortamda kârlı satış yapmak mümkün görünmüyordu. Hiç olmazsa elindeki malı sermeyesine satıp kurtarmaktı amacı. Fiyatlarını aşağıya çekmiş olmalı ki, bu durumu şöyle dillendiriyordu: "Yağmur yağdı, böyle oldu!" diye....Akşam yaklaştığında ise elinde mal kalırsa " Ne verirsen ver" diyecek herhalde garibim!!!
Havanın durumuna göre bereketlenen ve kazanç sağlayan........
© Denge
visit website