BU KADAR DA KORKAK OLMAMAK LAZIM
İnsanoğlunun her birinin dimağında Cenab- ı Hâk tarafından duygular yerleştirilmiştir. Bu duygular karşılaşılan olayların durumuna göre her insanın iç dünyasında belirginlik gösterir. Bu belirginlik de insanın dış dünyasına yansır, hal ve hareketlerinin yönünü belirler.
Bu duygular üstlendikleri rol ve işlevleri nedeniyle her birine farklı isimler vermişizdir. Olaylar karşısında canlı varlıkların ve insanoğlunun gösterdiği davranış sebebiyle hangi tür duygunun devrede olduğu kolayca anlaşılabilir.
Sobada eli yanan çocuğun bir daha sobaya yanaşmaması, yağmurlu havada aracıyla sele kapılan bir sürücünün bir daha yağmurlu havalarda yola çıkmak istemeyişi, komutanından azar işiten askerin tekrar aynı fiili işlememesi gibi durumlar korkunun ilfadesidir. Uzmanlar her refleksimize ve davranış biçimimize bir isim vermişlerdir. Ağlamak hüznün, gülmek sevincin ifadesidir meselâ.
Duygularımız bizi yönlendiriyor. Vereceğimiz kararları etkiliyor. Onun için özellikle karar vericiler, hakimler-savcılar sakin olduklarında karar vermeliler. Aksi halde kararları karamsarlığı ve haksızlığı tescil edebilir. Tam da bu noktada Mâide / 8. Ayet'e Rabbimiz; "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adâletle şâhitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz öfke, sakın sizi adâletsiz davranmaya sevketmesin! Adâletli olun; takvâya en uygunu, en yakışanı budur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdârdır." buyurmaktadır. Adil davranmanın öneminin yanında " bir kavme olan kin ve nefret, kızgınlık" bizi adaletsizliğe sürüklememeli. Sürükleyebilir ki Rabbimiz bizleri uyarmaktadır
Evet, olayın evvelinde........
© Denge
visit website