Vicdanın Fotoğrafının Ardından: Stefan Zweig
Başkalarını mahkûm etmektense onları anlamak için
çaba harcamaktır tercihim.
Stefan ZWEIG
Fotoğraf siyah-beyaz ve tüm siyah-beyaz fotoğraflar gibi kompozisyondan bağımsız bir şekilde samimi bir hüzün yayıyor. Adamla kadın el ele tutuşmuş, yan yana yatıyorlar. İkisi de özenle giyinmiş. Sanki bir yere gitmeden önce öğle vakti pek de hesapta olmayan bir şekerleme yapıyor gibiler. Yanlarındaki komodinin üstünde bir lamba, bir şişe, su bardağı, bir kibrit kutusu ve bozuk paralar seçilebiliyor. Hayata dair pratik eşyalar. Kadın başını adamın omzuna koymuş, güvenli ve huzurlu bir uykuya dalmış. Adamın ağzı açık kalmış, her an kendi horlamasına uyanabilir.
22 Şubat 1942, BrezilyaBu fotoğrafa baktığımda hep böyle düşünmek isterim: Birazdan uyanacak ve her zamanki gibi kendilerini bekleyen günün taleplerini yerine getirecekler… Oysa sadece edebiyat tarihinin değil, aynı zamanda insanlık tarihinin de en etkileyici ve en dramatik fotoğraflarından biridir bu. Evet, Stefan Zweig ve karısı uykuya dalmışlar, ama bunun önceki uykulardan bir farkı var; bir daha uyanmayacaklar.
Avusturyalı romancı Stefan Zweig’in Türkçe okur nezdindeki yeri hep farklı olmuştur. Ancak son birkaç yılda ona duyulan ilgi şaşırtıcı şekilde artmıştır. Öyle ki Zweig’in Türkçe çevrilen eserlerinin sayısı İngilizce ve Fransızcaya çevrilenleri geçmiştir. Bunda sanırım edebi zevkin yanında, psikolojik ve sosyo-kültürel faktörler de rol oynamaktadır. Farklı yayınevleri de bu ilgiden faydalanmak için bazıları şüpheli çevirilerle onun zengin külliyatını birbiri ardına piyasaya sürmüştür.
Peki Zweig’i bizim için farklı kılan ya da onu ailemizin romancısı yapan şey nedir? Bütün dünya Orwell okurken, biz neden Zweig okumaktayız? Ondaki acı aroma bize niye tatlı gelmektedir? Bu sorulara tatmin edici bir yanıt vermek çok güç. Ancak belki onun edebi kişiliğinde ve yaşadığı dönemde bazı ipuçları bulunabilir.
Stefan Zweig Kimdir?
Varlıklı ve kültürlü bir Yahudi ailenin çocuğu olarak 1881 yılında doğan Zweig roman, öykü, tiyatro, şiir, biyografi, deneme, anı, gezi türlerinde kırktan fazla eser veren ve yaşadığı dönemde son derece popüler olan bir yazardı. Zweig edebiyatın bir uğraş değil, ölümüne bir tutkuyla, bir tür kendini adamayla, bir ömür vakfedilerek yaşanacak ikinci bir hayat olduğuna inanan ve yazmak için yaşayan yazarlar grubuna aitti. Öyle ki bu aşırı tutku, tıpkı aşırı dozda alınan bir ilaç gibi, hayata bağlamak yerine sonunda onu hayattan koparacaktı.
Küçük yaşlardan itibaren şiirle başlayan edebiyata duyduğu yoğun ilgi, daha sonra farklı dilleri öğrenerek çeviri ile sürmüş, ardından kendi eserlerine yoğunlaşarak kısa sürede ünü ülke dışına yayılmıştır. Ne dediği merak edilen tanınmış bir yazar olduktan sonra Birinci Dünya Savaşı karşıtı açıklamalar yaparak şimşekleri üstüne çekmiştir. Ama yine de geri adım atmamıştır. Naziler iktidarını pekiştirdikten sonra da Zweig için ülkesinde kalmak her geçen gün iyice zorlaşmıştır. Sonunda toplu kitap yakma ayinleri ve sorguya çağrılmalara daha fazla dayanamayarak ülkesini terk........
© Daktilo1984
visit website