menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gramsci ve Hegemonyanın Boş Tencereyle İmtihanı

4 0
23.03.2024

Türkiye’de son dönemde yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmelerle ilgili politik literatüre uymayan atipik bir durum olduğu yönünde genel bir kanı var. Üstelik bu kanı siyasi mücadeleyi anlamsızlaştıran bir umutsuzluk da yaymakta.

Demirel’in meşhur “boş tencere hükümet götürür” vecizinin gerçekleşmemesi, siyaset olarak salt ekonomik çöküşe, hükümetin basiretsiz yönetim şekline bel bağlayan muhalif partileri derinden sarstı. Genel görüş, hiçbir şey yapılmasa dahi seçimlerde hükümetin kaybedeceği yönündeydi.

Bazılarına göre birçok şey yapılarak, bazılarına göreyse gerçekten hiçbir şey yapılmayarak seçime girildi ve sonuçta yine muhalefet kaybetti. Oysa tüm muhalif televizyonlarda çarşı pazar gezen muhabirler hayat pahalılığı altında ezilen halkın haklı isyanını yansıtmışlardı hep. Bu durumda iktidarın değişmesi kaçınılmazdı. Peki neden değişmemişti?

Elbette bir siyasi analiz yaparken toplumsal gerçekliğe ilişkin “bilgiye” doğrudan ulaşılabileceği düşüncesi koca bir yanılsamadan ibarettir. Sosyal hayatın anlamsal derinliklerini kimi zaman konjonktürel kimi zaman yapısal siyasi tercihlerden çıkarmak kolay değildir. Yine de bize ait siyasi ya da sosyal bir durumu biricik ya da atipik kabul etmek, en hafifinden fazlasıyla içe dönük bir değerlendirmenin tezahürüdür. Her zamanki gibi tarihsel bakış açısı muhtemel hakikate bizi biraz daha yaklaştıracaktır.

Kapitalizmin yapısal olarak büyük krizler üreten bir sistem olduğunu ileri süren Marx, bundan dolayı bu sistemin çökmeye mahkûm olduğunu iddia etmişti. Bu durum tarihsel bir kaçınılmazlıktı. Bir sosyalist vesayet döneminden sonra, ki bu proletarya diktatörlüğü olacaktı, devlet gereksiz kalacak, hukuk sadece nostaljik bir kavram olarak hatırlanacaktı. Çünkü bu iki kurum da işlevini yitirecekti. Ancak beklenen kehanet bir türlü gerçekleşmeyince teorideki eksiklikler diğer Marksist düşünürler tarafından tamamlanmaya çalışıldı.

İtalyan Komünist Partisi’nin kurucu üyelerinden ve bir dönem liderliğini de yapmış olan Antonio Gramsci “hegemonya” kavramıyla kapitalist sistemin nasıl rıza ürettiğini ortaya koyacaktı. Ortodoks Marksizm’in öngördüğü kaçınılmaz sosyalist devrim, yaratılan hegemonik ortam yüzünden gerçekleşmemişti. Gramsci’nin aslında cevabını aradığı soru, ekonominin buhrana girdiği bir ortamda sosyal bir sistemin nasıl hayatta kalabildiğiydi. Böyle bir durumda neden sosyal bir patlama........

© Daktilo1984


Get it on Google Play