menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

HANGİ CUMHURİYET? ‘Yaşasın laik Cumhuriyet’

61 56
31.01.2024

Memnuniyetle tekrar görüyorum ki laik Cumhuriyet esasında beraberiz. Zaten benim siyasi hayatta bir taraflı olarak daima aradığım ve arayacağım temel budur.” (Atatürk, Hâkimiyeti Milliye, 12 Ağustos 1930)

Geçenlerde adliyede “şeriat” sloganları atıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kimsenin cumhuriyetle ilgili tereddüdü yoktur!” dedi. Peki, gerçekten öyle mi?

Örneğin, adliyede “şeriat” sloganları atanların da Cumhuriyetle ilgili bir tereddüdü yok mudur? Eğer öyleyse, onların anladığı Cumhuriyet nasıl bir cumhuriyettir? Şeriatçıların cumhuriyeti hangi Cumhuriyettir?

Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında adım adım ülkeyi Cumhuriyete taşıdı. 1919’da Samsun’a çıktıktan sonra attığı her adımda “milli iradeye” (ulusal egemenliğe) vurgu yaptı. Örneğin 1919’daki Amasya Genelgesi’nde “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” dedi.

Atatürk’ün 23 Nisan 1920’de Ankara’da açtığı TBMM’nin aldığı ilk kararlarından biri “Meclis’in üstünde hiçbir güç ve kuvvet yoktur” şeklindeydi. Milleti, artık bu Meclis’in temsil edeceği belirtiliyordu. Bu Meclis’e bir “padişah vekili atanması” da kabul edilmemişti. Ayrıca sultan/halifenin geleceğini, ileride bu Meclis’in belirlemesine karar verilmişti. Böylece tarihimizde ilk kez, halkın temsilcilerinden oluşan bir meclis, dolayısıyla halk, saraydan; sultandan/halifeden bağımsız olarak fiilen kendi kaderini kendi eline alıyordu.

20 Ocak 1921 Anayasası’nın (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun) ilk maddesinde de “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” deniliyordu. Anayasada sultandan/halifeden ise hiç söz edilmiyordu.

Üzerine sultan/halife gölgesi düşmeyen ilk meclisimizin kabul ettiği sultansız/halifesiz ilk anayasamız, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek aslında -adını koymadan- devletin rejiminin cumhuriyet olacağını açıklamış ve ulusal egemenliğin önündeki kayıt ve şartları (saltanatı ve halifeliği) tanımadığını ilan etmişti. Atatürk, zamanı geldiğinde ulusal egemenliğin önündeki bu “kayıt ve şartları” da ortadan kaldırıp ülkeyi cumhuriyete taşıyacaktı.

TBMM, 1 Kasım 1922’de halifelikle saltanatı birbirinden ayırıp saltanatı kaldırdı. Halife Vahdettin’in İngilizlere sığınıp ülkeden kaçması üzerine TBMM, Osmanlı hanedanından Abdülmecit Efendi’yi halife seçti. Atatürk, zamanı gelince, ulusal egemenliğin önündeki kayıt ve şartlardan biri durumundaki halifeliği de -Uğur Mumcu’nun deyişiyle- “çürük bir diş gibi söküp atacaktı.

TBMM, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan etti. Ancak 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edilirken yürürlükte olan 20 Ocak 1921 Anayasası henüz “laik” değildi. Anayasanın 7. maddesinde, “Şeriat hükümlerinin uygulanması Büyük Millet Meclisi’nin görevidir” deniliyordu. 29 Ekim 1923’te anayasada yapılan değişiklikle “Türkiye Devleti’nin hükümet şeklinin cumhuriyet” olduğu (madde 1) belirtilirken anayasanın 2.........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play