İstanbul özleminin sergisi
İçinde yaşayıp ta özlemi çekilen başka bir şehir acaba var mıdır dünyada?
Doğduğum, büyüdüğüm İstanbul artık böyle olmayan, düşlerimizde, anılarımızda yaşayan bir şehre dönüştü.
Tarihi yarımadanın bile silüeti bozuldu.
Apartman irisinden yapılmış, gelişigüzel, düzensizce, adeta zar atarcasına, “zar mimarisi” ile serpiştirilmiş, estetik yoksunu gökdelenler…muhteşem bir doğa armağanı olan İstanbul’u çimento yığınına çevirdi.
İş Bankası’nın, Beyoğlu’nda açılan yeni Resim Heykel Müzesi’ndeki büyüleyici İstanbul tablolarını incelerken…bu nedenle huzurla karışık keskin bir özlem duydum.
Portekizlilerin hani o “saudade” dedikleri, şey….
İçinde hüzün, yas, hasret, özlem, sıla, geri gelmeyecek anılar dahil her şey vardır.
Ekşi sözlük yazarlarından biri “saudade”i, “geçmişe özlem değil, şimdinin nasıl olabileceğinin özlemidir. Şimdiki zamanın nostaljisidir” diyerek tanımlamış.
Tam öyle.
İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nin kurucu küratörü Prof. Gül İrepoğlu’nun hazırladığı İstanbul’un Resmi sergisini gezerken hissettiğim şey tam olarak buydu: saudade.
Serginin, büyük duyarlılık ve titiz bir özenle seçilen tabloları, insana öncelikle “duygu” geçiriyor. İlk peşin bunu söylemeliyim. Kimi tablodan bu yüzden ayrılmak istemiyorsunuz ya da geri dönüp yeniden yeniden bakmak...
Artık olmayan yemyeşil Boğaz sırtları, denizin olmayan turkuvaz mavisi, olmayan balıkları, plajları, sandalları ve olmayan kıyıya bağlı ahşap mini deniz evleri, artık olmayan kokular…
Şerif Renkgörür’ün Kütahya çinisi vazo içindeki mavi, mor, eflatun, beyaz leylaklarını izlerken burnuma buram buram leylak kokuları geldi desem, inanır mısınız?
İbrahim........© Cumhuriyet
visit website