‘Sahne anıları’
Bu haftadan başlayarak ara ara sahnede yaşanmış komik anıları anlatacağım...
Mete İnselel. Ta 1958 yılından “Yeşil Sahne” arkadaşım. Ahmet Kutsi Tecer’in “Köşebaşı” oyununu oynayacağız. Mete kahveci, ben bakkal çırağı rolündeyim... Yıllar geçti Mete Eskişehir’e yerleşti ve orada bir tiyatro kurdu. Eskişehir’de güzel bir oyun oynanıyor. Mete tiyatronun her şeyi. Oyunda karısıyla büyük bir sevgi yaşıyor. Fakat birinci perdede rol gereği ölüyor. İkinci perdede karısı genç bir adamla tanışıyor. Parkta bir bankta oturmuşlar el eleler. Mete’nin oyunda rolü bitmiş ama görevi devam ediyor. Tiyatronun sofitasına çıkıp (sahnenin tavan bölümü) oradan banktaki kadınla genç adama, yukarıdan sarı yapraklar atıyor. Bu sırada ayağı kayıyor Mete’nin ve tavandan sahneye düşüyor. Elinde sarı yapraklar. Sahnede karısı ve onun genç sevgilisi... Tabii perde kapanıyor. Nasıl çare bulunacak?... Mete sağlam. Kolu incinmiş o kadar... Çözüm şu:
Ölen kocanın ruhu gökyüzünden parka iner... İkinci kez perde açılıyor ve kadın: “Aaaa kocamın ruhu geldi” diyor... Tabii yersen...
En utandığım sözlerden biridir. Zaten böyle abuk sabuk çok sözümüz vardır bizim. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” gibi. Ama “Kızını dövmeyen dizini döver” en........
© Cumhuriyet
visit website