Pandoranın kutusu...
Ortadoğu ateşi bir kez alevlendi mi söndürmesi kolay olmaz. İsrail’in Gazze’ye yönelik şiddetli bombardımanları sürerken destekçisi ABD’nin savaşın bölgede sınırlı kalıp Mısır, İran, Lübnan, Yemen’e uzanmaması yönünde görünürdeki politikasında tehlikeli bir viraja girilmiş görünüyor. İsrail, önceki gün Lübnan’da Hamas’ın siyasi kanadının iki numaralı ismi Salih Aruri’ye suikast düzenledi. Hamas’ın müttefiki Lübnan Hizbullahı’ndan “karşılıksız kalmayacak” çıkışı gecikmedi. Dün ise gündeme İran Kudüs Gücü Komutanı Süleymani'nin ABD suikastı sonucu öldürülmesinin 4. yıldönümünde mezarında düzenlenen anma töreni sırasında gerçekleşen iki ayrı patlama damga vurdu. Saldırıda onlarca kişi yaşamını yitirdi.
Bölge, Türkiye’yi de yakından ilgilendirecek şekilde, diken üstünde. İsrail-Hamas hattında geçen yıl 7 Ekim saldırılarıyla pimi çekilen bombanın etki alanını genişletme çabasında olanlar var belli ki. Soru bunların kim olduğu ve hedeflerinin nereye uzandığı...
Yaşananları sadece İsrail-Filistin savaşı olarak okumak yeterli değil. Akdeniz, Kızıldeniz’e uzanan ulaşım, enerji mücadeleleri diyerek işin içinden çıkmak da... Tarihsel, dinsel, mezhepsel, çıkar haritalarıyla bezeli kanlı bir kapışma yaşananlar. Son dönemdeki gerilimleri özetlersek;
7 Ekim’de İsrail gizli servisini de “atlatarak”, gizlice aylardır hazırlandığı ortaya çıkan Gazze’de yönetimdeki Hamas’ın silahlı kanadı İsraillilere yönelik kanlı bir saldırı düzenledi. Buna İsrail’in yanıtı aylardır süren, bugüne kadar en az 22 bin kişinin yaşamını yitirdiği bombardımanlar oldu. İsrail, Filistin topraklarında işgalini daha da ilerletti. Gazzeliler aylardır aç, susuz, ölüm kalım savaşı veriyor. Taraflar arasındaki arabuluculuk çabalarında Mısır, Katar öne çıktı. Geçen ay taraflar arasında esir takası yapıldı ama kalıcı ateşkes yaşama geçmedi. İsrail’de aşırı sağcı cepheden, “Filistinlileri Filistin topraklarından çıkarma” hedefli demeçler sürüyor.
ABD başta olmak üzere Batı cephesinin pek çok ülkesinde geleneksel İsrail müttefikliğiyle Tel Aviv’e destek de devam ediyor. Arap, İslam dünyasındaki tepkiler ise İsrail’i caydıracak birlik ölçütünde değil. Uluslararası çapta protestolara, BM’nin çağrılarına karşın İsrail ateşi durmuyor.
İsrail siyasetinde uzun yıllardır sertlik yanlısı sağcı politikalarıyla bildiğimiz Başbakan Netanyahu’nun, zaman içinde yolsuzluk davalarıyla da birlikte kendisiyle işbirliği yapan merkeze yakın siyasi cepheyle arası açıldı. Şu an iktidardaki koalisyonu oluşturmak için iktidar ve hapse girmeme arayışıyla aşırı sağın en ucundaki kesimlerle işbirliğine gitti. Gelinen noktada Filistin topraklarındaki kuşatmayı, işgal politikalarını daha da sertleştirdi. Son saldırılarda Netanyahu’nun savaş kabinesinden yapılan açıklamalarda Filistin halkına yönelik ırkçı, nefret söylemi aleni hale geldi.
İsrail’i kim durdurur sorusunun yanıtı çoğu kez Washington’a çıkıyor. ABD’de bu yıl seçimler için geri sayım sürerken Biden yönetiminin geniş bir coğrafyaya yayılmış bir savaş istemeyeceği yorumları epeydir konuşuluyor. Ancak en azından şu anki tabloda, Tel Aviv’de bir nevi ABD’ye kafa tutan bir kesimin sesini yükselttiği de gözleniyor.
Buna örnek, önceki gün İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir ile Maliye Bakanı Bazalel Smotrich’un, “Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin gönüllü olarak bölgeden göç etmelerine destek verdikleri” açıklaması oldu. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü tepki gösterdi, açıklamaları........
© Cumhuriyet
visit website