Heyecan mı / helecan mı?
Bildiğime göre “heyecan” coşkuyla karışık bir duygudur. “Helecan”da ise biraz korku karışmıştır. Kimi insan benim gibi hem heyecanlı hem de helecanlıdır. Yıllar boyunca öğretmenlik yaptım: Önce Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda sonra da Boğaziçi Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesi İngiliz Edebiyatı Bölümü’nde müzik tarihi, mitoloji ve felsefe dersleri verdim. Anlatacağım konuyu çalışmadan, dersi hazırlamadan bir gün olsun sınıfa girmedim. Bu arada 19 yıl İstanbul Radyosu’nda ve 15 yıl TRT 2 ekranlarında müzik programları hazırlayıp sundum. Stüdyoya ünlü kişileri davet ediyordum, onlarla söyleşi yapıyordum. Hem stüdyoda her şey yolunda gidecek mi diye telaşlanırdım hem de ilk kez televizyon programına çıkan konuklarımın yerine helecanlanırdım. Biliyorum, belki de çok saçma bulacaksınız ama her gittiğim konserde sanatçının sahneye çıkmadan önce perde arkasındaki helecanına ve heyecanına ben de empati kurarım. Cumhuriyet gazetesinde yıllardır yazdığım yazılarda tam solisti veya orkestrayı eleştirmeye başladığım sırada yine aynı empati benim kulağıma “İnsaflı ol” diye fısıldar. Sanki eleştirilen kişi sanatçı değil de benmişim gibi telaşlanırım. Şimdi bakıyorum kimi kalıp cümlelerim oluşmuş: “Bu genci birkaç yıl sonra yine dinlemek isterim” gibi. Onu........
© Cumhuriyet
visit website