Özel-Erdoğan görüşmesinin çalkantıları
Evvelki akşam nezih, anlamlı, harika bir gece geçirdik Cemal Reşit Rey’de… Sevgili Gazetemiz Cumhuriyet’in 100. yaşını devirmesinin gururunu ve keyfini yaşadık. Hem de çok değerli bir kadın Genel Yayın Yönetmeni, sevgili Mine Esen Kaptan Köşkümüzde otururuken! Türkiye’nin aydınlık yüzleri oradaydı. Cumhuriyet çalışanları ve yazarları olarak fotoğraf çektirirken aklıma 1987 yılı geldi. Cumhuriyet’te ilk yazılarım modern sanat tarihi üzerine bir dizi olarak yayınlanmıştı. 37 yıl geçmiş. Umarım 50’yi görmek de nasip olur!
Bu güzel gece, “siyasette yumuşama günleri”nin tam ortasına denk geldi. “Acaba siyasi atmosfer gerçekten değişebilir mi?” diye pek inanamadan sorarken, yanıt yine yargıdan geldi. Ancak ülkemizin hukukuna mahsus bir “kişiye özel” davayla, şu tesadüfe bakın ki piyango yine Barış Terkoğlu’na vurdu ve gazetecilik mesleğini kararlı ve onurlu bir duruşla sürdürmenin hediyesi olarak yine iki yılık bir hapis cezası kararı verildi kendisine… Anlaşılan Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli’ye bile yön verebilmiş, daha düne kadar her gün “zillet ittifakı” diye saldırdığı CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel’le, kendisinden sonra onun da görüşmesini sağlamıştı. Ancak anlaşılan henüz mesaj her yere ulaşmamış! Ya da mesela İzmir Karşıyaka’da resmi nikah masasında bir davetlinin dua okumak istemesine -doğal olarak- karşı çıkan belediye görevlisi hakkında soruşturma açılabilmesi, tüm bu yumuşama ikliminin neresine oturuyor?
Özel’in Erdoğan ile randevu istemesiyle beraber başlayan spekülasyonlar, görüşmenin ardından da dur durak bilmedi.
Aslında halkımızın çoğu bu görüşme haberinden ilk planda memnun oldu. Çünkü yıllardır iktidar ve ana muhalefet arasındaki tek ilişki, ağır bir dille karşılıklı yapılan saldırılardan, kınamalar ve eleştiriler dizisinden oluşuyor. Erdoğan zaten iktidara geldiğinden bu yana, siyasi tarihimizin bir rutini olan, siyasilerin aynı stüdyoda karşı karşıya gelip kozlarını paylaştığı TV programlarına çıkma adetine, kendince hiç “bulaşmamayı” seçti. Tüm çağrılara rağmen de hala canlı yayınlarda muhalefetle yan yana gelmeyi kabul etmiyor. Bir nevi “ben sizi adam yerine koymuyorum” demiş oluyor dolaylı şekilde. Muhalefete göre de Erdoğan tabii ki karşılarına çıkmaya cesaret edemiyor. Dolayısıyla ortada çeyrek asırdır süregelen neredeyse “sıfır görüşme” ve bolca kavga-gürültü var.
Türk halkı geçmişte bu tavırların bedelini oldukça pahalıya ödedi. 12 Eylül öncesi, 1980’in Ocak ayında Türk Silahlı Kuvvetleri siyasi partileri uyararak, aralarındaki bu diyalogsuzluğun ve sıfır temasın süregelen terör açısından ne kadar tehlikeli olduğunu hatırlatmış, gerekirse Adalet Partisi-CHP koalisyonun devreye girmesinin bile bir seçenek olacağını ima etmişti. Sonuçta iktidar ve ana muhalefet partileri bir defaya mahsus soğuk/etkisiz bir görüşme gerçekleştirdiler ve arkasından Türkiye her........
© Cumhuriyet
visit website