Sesini kaybeden masumiyet
İnsan sesini kaybeder mi? Çığlığı duyulmuyorsa kaybeder.
Neyse ki bu kez konuşuyoruz. Yoksa Narin’in ölümü de sessizliğin dipsiz kuyusunda kaybolup gidecekti. Belki milyonlar “Bulun” diye bağırmasaydı, “Katil kim” diye sormasaydı cansız bedeni suların içinde daha çok bekleyecekti.
Narin için öfkeleniyoruz. Peki Narinler için?
Önümde bir kitap duruyor. Adı: Katilimi Tanıyorum. Yazarı: Gazeteci Sinem Nazlı Demir.
Sinem’in kitabı bir istatistik çalışması değil. Kadınların anlattığı ya da öldülerse tanıkların ağzından hikâyeleri.
“Katilimi Tanıyorum” adı tesadüfen konmamış. Çünkü ensestten tecavüze, yaralamadan katletmeye kadar failler eş, sevgili, baba, ağabey, amca, komşu... Narin örneğinde olduğu gibi kadınların hayatını en çok “tanıdıkları” erkekler karartıyor.
Kitabı hazırlarken Sinem ile konuşmuştuk. Birbirinden farklı profildeki kadınlara ulaşmaya çalışıyordu. Acaba evsiz bir kadın yaşadıklarını anlatır mı diye merak ediyordu.
Okuduktan sonra gördüm. Bir gün çantasını alıp aramaya başlamış:
“Daha az görünen yerlerde kalmayı tercih ettiklerini öğrendim. Taksim Gezi Parkı’nın arka kısmına doğru gitmeye karar verdim. Orada dolaşırken bir bankta battaniyesi ve çantasıyla birlikte oturan Yağmur’u gördüm.”
Yağmur’un dostu yoktu. Aslında konuşmak istiyordu. Ama kime anlatacaktı?
Sinem’in uzattığı sigarayı aldı. Sesi çok kısık çıkıyordu:
“Birçok olayda bağırmak ve çığlık atmak zorunda kalmış. Bu nedenle ses telleri zarar görmüştü.”
Yağmur’un şiddet öyküsü evin içinde başlıyordu:
“Babam hep dövüyordu benle kız kardeşlerimi. İstismara gelecek olursak... İlk seferini hatırlıyorum. Bir keresinde gözümü açtığımda babamı yatağımda gördüm. (...) Kalktı yanımdan sonra. O gece altıma işemiştim. Kız kardeşime de aynısını yaparken görüyordum. Ama bir şey diyemiyordum.”
Babası rezilliğini........
© Cumhuriyet
visit website