"Aslında şarkıyı biz yazmadık, şarkı kendini yazdı"
Yaratıcı ve de girişimci bir baba ile gazeteci bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Nemo 3 yaşından beri müzikle iç içe büyümüş, keman, piyano ve davul gibi müzik aletlerini çalabilen, 9-13 yaşları arasında opera eğitimi almış, 13 yaşından sonra da rap dalında kendi yazmış olduğu parçalarla pek çok yarışmaya katılmış 24 yaşında genç bir sanatçı.
Bu yıl 11 Mayıs’taki Eurovision finalinde, yarışmanın tarihindeki ilk non-binary (kadın ya da erkek kategorilerinden birine tam uymayan, bu iki kategorinin dışında olan, ikilik dışı) sanatçısı olarak ülkesine toplamda 591 puan ile birinciliği getiren parçasının ismi ise ‘The Code’.
Benjamin Alasu, Linda Dale, Lasse Nynman ve Nemo’nun kaleme aldığı parça kodu kırmak ve de bu dünyada kendi krallığını bulmak gibi metaforlarla farklı bir tarzda özgürlüğü anlatıyor. Bir yolculuk olarak tasvir edilen parça ’drum and bass Electronic dance music (EDM) opera’ tarzında olarak tanımlanan, alışılmışın dışında olan bir parça ve içinde yer alan koro kısmı ile de Wolfgang Amadeus Mozart’ın ‘The Magic Flute’ parçasına gönderme yapıyor.
Parçanın video klibine göz attığınızda ise Nemo’yu ilk olarak bir tren vagonunda bilet kesen üniformalı bir biletçi olarak görüyorsunuz. Burası yani bu ilk vagon, bize dünyadaki ilk kimliklerimizin verildiği sıradan dünya. Üniformalar içine sıkışmış, insanların kendi olmaktan çok kabul edilebilir olmayı tercih ettikleri dünya. Yani bildiğimiz dünya. Renkler soluk, kıyafetler normal ve ortamda her an kötü bir şey olabilir inancı hakim. Korku, endişe ve panik var. Bu duygu seline kapılmış insanlar arasında Nemo kendisini bir sonraki seviyeye geçirecek olan ışığı görüyor ve ışığa doğru yürüyor. Bir anlığına vagondaki diğer yolcular gibi korkuya, endişeye ve de paniğe kapılsa da yine de o ışığa doğru ilerliyor. Ötede ne olduğunu merak ederek kendisini bir sonraki vagona ulaştıracak olan ışıklı kapıdan geçiyor. Kapıdan geçtiğinde ise Nemo artık üniformalı değil. Yani sınırlardan dışarı çıkabilmiş durumda. Burası ilk vagondan daha farklı bir vagon ama yine ilk vagondaki insanların görünümlerine benzer insanlar var. Sanki burada yine o insanlar ama o insanların daha farklı halleri var. Bir nevi paralel evren gibi.
Yani ilk vagonda, kendine ait olmayan bir kimliği taşıyan, o kimliğin ardında ne olduğunu görmek isteyen Nemo’nun kendine olan seyahatinin başını görürken bir yandan da Nemo’nun merakı, heyecanı ve de gerçeğe karşı konulamaz duygusunu izlemeye başlıyoruz. Sonrasında ise Nemo’nun her geçiş yaptığı vagonda, kendisini bir sonraki seviyeye geçirecek ışığı bulduğunu ve onu takip ettiğini görüyoruz.........
© CNN Türk
visit website