Budapeşte’deki “enigma” şirketin ödemeleri hep Orta Doğu’dan
Size “Homeland” dizisindeki inanılmaz komployu bile sollayan müthiş bir “Thriller” anlatacağım.
Son yılların film platformlarının moda deyişi ile dört dörtlük bir “True Crime” yani gerçek polisiye…
Olayın ana hatlarını biliyorsunuz, ama muhtemelen bu ayrıntıları ve bu senaryo şu ana kadar çok azınız öğrendi.
Hikâyem fotoğrafta gördüğünüz, siyah çarşaflar içindeki küçük kızla başlıyor.
Orta Doğu’nun çocuklarına reva gördüğü hikâyelerden sadece biri…
Ama oradan öyle yerlere uzanıyor ve arkasında öyle sorular ve şüpheler bırakıyor ki…
Adı Fatma Cafer Abdullah…
Henüz 9 yaşındaydı.
Küçük kız evde çağrı cihazı çalınca babasına götürürken patlayınca hayatını kaybetti.
Babası Lübnan Hizbullah’ın bir üyesiydi…
Orta Doğu’da büyüklerin çocuklarına kendi elleriyle yazdıkları bir alınyazısı yine tecelli etmişti.
Aynı dakika aynı saniyede bir başka genç daha hayatını kaybetti.
Onun adı da Mehdi Ammar’dı ve Hizbullah militanıydı.
O küçük kıza göre daha tanınmış bir hedefti.
Çünkü babası Ali Ammar Lübnan Hizbullah’ının en radikal ve en tanınmış savunucularından biriydi.
Lübnan parlamentosunda Hizbullah’ın temsilcisi bir milletvekiliydi.
Birçok Lübnanlı onu futbol oynadığı yıllardan biliyordu.
Hâlâ futbol oynayıp fotoğraf çektirmeyi seven bir Hizbullah taraftarıydı.
Saatler tam 15.30’u gösteriyordu ve Lübnan’ın özellikle Beyrut ve Bekaa Vadisi çevresinde 2 binden fazla pager aynı saniyede patlamış, 12 kişi ölmüş ve 3 bine yakın insan yaralanmıştı.
Bunlardan 300’ünün durumu ağırdı.
1980’lerin, cep telefonu öncesine ait bir haberleşme cihazı olan pager’ların adını yıllardır ilk defa duyuyorduk.
Artık sadece hastanelerde acil hizmete çağrılan nöbetçi doktorların kullandığı bu geri teknoloji alet neden binlerce insanın cebindeydi…
Hemen anlaşıldı.
İsrail’in çok gelişmiş cep telefonu izleme kabiliyetinden korkan Hizbullah daha zor izleneceğini tahmin ettiği bu geri teknolojiyi kullanarak haberleşiyordu.
Bir nevi ByLock sendromuydu…
Peki nereden gelmişti Hizbullah militanların elindeki pager’lar?
Aslında basit bir teknoloji olduğu için rahatlıkla Lübnan’da merdiven altı bir atölyede bile üretilecek bir şeydi.
Ama Reuters’ın uyanık bir gazetecisi bu pager’lardan birinin arkasında yapışık duran bilgiyi okuyunca gözler bir anda Tayvan’a çevrildi.
Pager’lar Tayvanlı bir şirket olan “Apollo Gold’a” yöneldi.
Ancak şirketin CEO’su Hsu Ching-Kuang hiç vakit kaybetmeden gazetecilerin karşısına geçti ve ilginç bir açıklama yaptı.
Evet bu marka onlara aitti ama söz konusu pager’lar Tayvan’da, kendileri tarafından üretilmemişti.
Çünkü şirket özellikle Avrupa’da bazı şirketlere bu ürünü üretme hakkını satmıştı.
İşte o andan itibaren, tarihe geçecek olan bu “pager saldırısı” tam anlamıyla bir Thriller’a dönüştü.
İş istihbaratçılardan önce yine özgür ve bağımsız medyaya düştü.
Gazeteciler kısa süre içinde izi takip ederek kaynağına ulaştı.
Adres Macaristan’ın başkenti........
© Bizim TV
visit website