Seçim Ne Söyleyecek?
Türkiye’nin uzak tarihinde olsun, yakın tarihinde olsun, “Sınıf” kavramının kendine özgü bir seyri olmuştur. Toplumun yapısı üstüne kafa yoran birçok araştırmacı ve düşünürün “Türkiye’de sınıf yoktur” demeleri veya buna yakın sonuçlara varmaları biraz da bundan ötürüdür. Şöyle söyleyeyim: kendimizi “modern” dediğimiz tarih içinde bulduğumuzdan beri “sınıf” kavramı bir “tehlike” potansiyeli içeren bir nitelik kazanmıştı. Cumhuriyet’in erken dönemlerinde yazarlar kelimeyi ağızlarına almaktan çekinirlerdi; “tabaka” gibi yumuşak kabul edilen kelimeler kullanırlardı. “Egemen ideolojiyi” biçimlendirenler bu kavramla ilişkimizin ne olması gerektiğini söylemişlerdi: “Sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitleyiz.” Nokta!
Böyle düşünenler, somut alanda ne olduğuna baktıklarında böyle düşünmeyi haklı çıkaran bir görünüm görüyorlardı. “Gerçekten haklı çıkaran” demek istemiyorum; çünkü sınıf vardı, olmaması da düşünülemezdi. Ama “sınıf etkileri” deyince bunlar çok hafifti, belli belirsizdi, neredeyse yok gibiydi. Neyle kıyaslayarak böyle bir yargıya varıyorum? Tabii “Batı” tarihiyle. Devrimler, devrim girişimleri (örneğin Paris Komünü), ayaklanmalar ve benzerleri. “Sendika” denen örgütün erken örnekleri orada kurulmuş; Enternasyonal gibi politik bir uluslararası örgüt bile kurulmuş. Üst sınıflardan kişileri korkutan bu gibi olaylar Türkiye’nin tarihinde yer almıyor (almamasını sağlamak gerek).
Osmanlı........
© Birikim
visit website