Bir Kez Daha - Batılılaşma Meselesi
“Batılılaşma”… 18. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak dünyanın yakasını bırakmayan “zorunluk”… Ve şimdi 21. yüzyıldayız. Bu süre içinde dünyada çok şey oldu; ama bu olup bitenlerin hepsi, bir şekilde, “Batılılaşma” dediğimiz olayla bağlantılıydı.
Bunun insanlara zor geldiğini çok kere yazdık, söyledik. Zor gelir çünkü bu insanların oldukları şeyden hoşnut olmadıkları ve başka bir şey olmaya çalıştıkları anlamına gelir. Olmadığı şeyi olmak da kolay değildir, keyifli bir uğraş hiç değildir. Hayal kırıklıklarıyla dolu bir varoluş vaad eder, çünkü her durumda “Olmadı, yapamadın” diyecek biri ve ona bunu söyletecek bir durum (bir “performans” yanlışı) vardır. Üstelik erişmek istediğin hedef de sabit bir şey değildir, o da hareket halindedir: sen onun gibi olmaya çalışırken o da habire değişir. Onun değişmesine “doğal evrim” derler. Gene onun son girdiği kılığı kendine model olarak benimsemen gerekir.
Gelgelelim, evet, 18. yüzyıldan beri dünya bu çarkın içinde; bu işi daha az veya daha çok benimseyen toplumlar var. Onun için daha az veya daha çok başarılı olanlar var. Hem, herkesin işe başladığı nokta da farklı.
Ben bu süreci hem de en erken aşamalarından beri yaşayan bir toplumun yurttaşı olarak yaşadığım için benimkine yakın, “kızarak batılılaşan” diyeceğim kategoride olanları daha fazla merakla izliyorum.........
© Birikim
visit website