menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kaldı 30 gün

16 1
29.02.2024

Her gün yeni bir felâkete uyanıyoruz. Felâket içinde felâket yaşıyoruz. Dünyayı ele geçiren ekonomik düzenin neoliberal politikalarla süslenen “eşitlikçi” ve “özgürlükçü” vitrinine çıkamayan yoksullar, azınlıklar, emekçiler büyük bir varoluş savaşı veriyor. Emperyalizmin kirli güç savaşlarının ana ve temel hipodromu siyaset. Oyunu kuralına ve çıkarına göre oynayanların “iyi siyasetçi”, “güçlü lider” kabulüyle parladığı popülizm günlerinde siyasetin çarkları çıkır çıkır dönerken azalıyoruz, tükeniyoruz, yoruluyoruz. Ölüyoruz!

Uluslararası takip kriterlerinde “gelişmekte olan”, “az gelişmiş” tanımıyla sıralanan ülkelerde dış dünyanın eli her deliğe uzanıyor. Gelişmiş ülkeler, kendi ülkelerinde kanunlar ve anayasal düzen içinde ihlâl edemediği her kuralı bizim gibi ülkelerde ihlâl ederek kendi lehine sahiplik ve sömürüyle at koşturuyor.

En yakın örnek İliç. Bu felaket topraklarımızda denetimsiz ve keyfi kapasite artırımıyla devletten destek alarak çalışan maden firmasının menşei olan ABD ya da Kanada’da yaşanmazdı, yaşansa hukuk sonuç alırdı. Özellikle bizim gibi çağdaşlaşma süreci karşı devrim hayâli, ve cihat azmiyle türlü saldırı alan bir ülkede siyaset günlük hayatın içinde, çoluk çocuğun bile gündeminde yer buluyor. İktidar özellikle kendi güdümünde tuttuğu, satın aldığı medyayı ve yasaklamak için can attığı sosyal medya kanallarını çok iyi kullanarak toplumu kendi istediği gibi etkilemeyi başarıyor. Beklentimiz günlük hayatın bu kadar içinde kendine yer bulan gelişmeleri, gerçekleri muhalefetin de doğru mesajlar ve topluma deneyim sunarak etkili çözüm önerileri ve dayanışma ağı örerek aktarması.

***

Ne yazık ki durum bundan çok uzak. Özellikle iktidarın yanlışları, yasakları, haksızlıkları karşısında öğretilmiş çaresizlikten çıkabilmek için çözümün mümkün olduğunu gösterebilmek gerekli. Topluma erişmek ve dayatması olmayan tercih yaratarak dönüşüm sağlamak için çok önemli olan yerel yönetimlere aday belirleme süreci umut şöyle dursun yılgınlık aşılayarak tamamlandı. Yerel yöneticilerin parti programı ile tutarlı tutum, eylem ve söylemleri belki hiç olmadığı kadar önem taşırken belediyeler yönetilecek şirketler gibi görülerek adaylar belirlendi. Çoğu yerde öngörüsü ve farkındalığı çok sınırlı, sivil toplum bağı zayıf, eyleme geçme pratiği, refleksi olmayan adaylar özellikle CHP’nin son kurultayında ‘değişim’ adıyla anılan taraftarlık sistemi içinde ödüllendirme ya da cezalandırma pratiğiyle belirlendi. “Karşı taraf” olarak görülen, deneyimli ve başarılı pek çok başkan yeniden aday gösterilmedi. Hatta İstanbul, İzmir, Bursa gibi öne çıkan şehirlerde neredeyse tüm mevcut belediye başkanları tasfiye edildi. Özellikle İzmir gibi sosyal demokrat belediyelerin başarı öykülerinin görünür olduğu yerlerde başarıyı büyütmek, partinin kendi başarısını sahiplenmek yerine adeta başarının........

© Birgün


Get it on Google Play