menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kanun ve nizam hâkimiyeti

26 1
29.12.2023

Günümüzde o kadar sık kullanılmıyor.

Bizim neslin (78 kuşağı diyelim) devlet insanlarının ağzından işittiği "resmi jargon"da bıkkınlık verecek derecede yeralan şu lâf vardır:

"Kanun ve nizam hakimiyeti..."

İngilizce'de de yaklaşık şöyle bir tabirle ifade edilir:

"Law and order"

Yani, kanunların egemen olduğu ve düzenin kanunlar çerçevesinde sağlanabildiği bir ortam.

Zaten, kanunlar da ne için vardır ki?

Ancak, demokrasisi gelişmemiş daha doğrusu demokrasinin egemen faşist güçler tarafından dinamitlendiği ülkelerde şöyle iki tehlikeli ve "arızalı" durum söz konusudur.

Birincisi; Kanunları yapan egemen sınıflar, bunları hep kendilerini kollamaya yönelik bir içerik ve biçimde yaparlar. Başka bir deyişle, ezen sınıfın isteklerini ve korunmasını içeren, ezilenleri hedef alacak onların haklarını gözardı eden kanunlar yapmak, bu tür ülke parlamentolarının adeta birincil görevidir.

İkincisi ise; Bu tür rejimlerde hukuk, hep ezilenlerin ve yönetilen çoğunluğun aleyhinde çalıştırılmak suretiyle, kanunları hayata geçirmek söz konusu olduğunda, bu hakim sınıfların lehine uygulanır.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti'ndeki durum, bu iki arızanın da ötesine geçmiş ve bizatihi "Kanunun da, nizamın da ayaklar altına alındığı", rejimin kendi anayasasını, kendi kanunlarını, kendi mahkemelerini, hattâ en üst mahkemesini (AYM) bile tanımazdan geldiği bir duruma evrilmiştir.

Siyasi davalarda, siyasi iradenin yani hakim siyasi otoritenin etkisiyle (hattâ emriyle) mahkemelerin yasaları harfiyen uygulamak bir yana, kendilerine anayasanın çiziği sınırları bile, anayasanın emrettiği hükümleri bile ellerinin tersiyle ittikleri ve adeta meydan okudukları bir düzen hâkimdir.

∗∗∗

Hatay Milletvekili Av. Can Atalay'ın davası, bu açıdan........

© Birgün


Get it on Google Play