Masanın tek konusu rejim olmak zorunda
Türkiye ekonomisiyle ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bakan Mehmet Şimşek’ten eş zamanlı açıklamalar geldi. ‘‘Süper ikili’’ye göre ekonomide en kötüsü geride kalmıştı ve her şey planlandığı gibi gidiyordu. Uygulanan ekonomik programa karşı siyasi partilerin ve sendikaların sessizliğinden cesaret alan Erdoğan, meseleyi ileriye taşıyarak yurttaşın da durumu kabullendiğini söyleyerek destek istemeye kadar vardırdı. Şimşek’in ekonomi politikalarını “rasyonel” görenlerin sadece Cumhur İttifakı içinde olmadığını artık herkes biliyor.
Erdoğan ve etrafını hâlâ iktidar sahnesinde tutan şey, sadece ekonomi konusunda yaşanan derin sessizlik değil kuşkusuz. Ülkenin her temel meselesinde kriz var. Polis ve yargı içinde üstü örtülemeyen çatışma, iktidar ortağının kapısına kadar uzandığı söylenen cinayetler, kayyum politikaları, yolsuzluk, mafyanın neredeyse iktidar ortağı olması... Liste uzayıp gidiyor. Ancak hâlâ o koltukta alternatifi yokmuş gibi oturan bir Erdoğan var. Bu absürt fotoğraf sadece Cumhur İttifakı’nın başarısı olarak değerlendirilemez. Bunca yaşanandan sonra net olan başka bir gerçek var ki o da muhalefetin basiretsizliğidir. Muhalefetin iktidar bloku karşısında yaşadığı özgüven bunalımı o kadar ileri boyutta ki, son bir ay içinde başka bir ülkede yaşansa dört hükümet devirecek konular sonrası bile erken seçim sözü ağızlarından fısıltı şeklinde çıkıyor.
Bir yıl öncesinin en önemli iki muhalif figüründen biri olan Akşener, Saray’da poz verdi. Erdoğan, yarın ana muhalefet lideri ile görüntü verecek. Üç gün sonra bir başkasını ayağına çağıracak. Birilerini cezaevinden bırakacak, birilerini hapse attıracak. Böyle devam edip giderken aynı zamanda muhalefetin çizgilerini de kendi belirlemiş olacak.
HÜRRİYET’E NE DEMELİ?
1980’lerin ikinci çeyreğinde daha özgür bir üniversite ve ülke mücadelesi veren gençler........
© Birgün
visit website