Bir manifestoya dipnot
Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’nun geçtiğimiz yüzyılın son 25 yılında belirleyici rol oynamış kitabı Çocuk Ruh Sağlığı’nı yeni baskısı (İnkılap, 2023) vesilesiyle hatırlamak ve ilk şeklinden bu yana geçen neredeyse 50 yılda çocuk ve ergen ruh sağlığı alanındaki kritik değişikliklere değinmek, bir yandan da değişmeyenleri, kitabı meslek alanımızdakiler için bir klasik yapan ögeleri hatırlatmak üzere bu yazıyı kaleme aldım.
Anne-babalar ve eğitimciler düşünülerek yazılmış çocuk ruh sağlığı kitaplarının çokluğunun yanı sıra içeriklerinin benzerliği ve çoğu kitabın sorulara bir cevap sunma iddiasını karşılayamamış olmaları okurları yeni kitaplar okumaktan vazgeçirmiyor. Bir yandan yeni medyanın sunduğu okumadan öğrenme yolları aynı içeriklerle yeni biçimlerde karşılaşma fırsatı veriyor. Kaynakların okumaya yetişilemeyecek derecede çokluğuna ve bilgiye erişimin aklımızın almayacağı derecede kolaylaşmasına karşın, bilgi ve kılavuzluk ihtiyacının daha da fazla artmasına şaşırmamalıyız. Bu durum son 25-30 yıla ait bazı davranış ve düşünüş özelliklerini yansıtıyor.
Yeni olana düşkünlüğün arttığı, anlık olanın tüketiminin bilimsel olanı iteleyip öne geçtiği yaklaşık 30, belki 40 ya da 50 yıllık bir dönemin sonuna gelmiş gibiyiz. Bu yıllar içinde bir yandan çocukların hayatlarımızdaki psikolojik değeri artarken bir yandan da küresel değişimlerin hızından başımız döndükçe kaybolmamak için çocukların hayatında yetişkinler olarak neyi nasıl yapacağımıza ilişkin kılavuzlar aramaya yöneldik. Geçmişle bağlarının kopmasından korkup sıkı sıkıya muhafaza etme telaşına düşenler ile geçmişin yetersizliklerinden bunalmış durumda ne gelirse kucaklayanlar olarak tarif edebileceğim iki ucu olan bu kültürel spektrumda kim kime dum duma bir hayat tarzı ülkemizdeki (ve bildiğimiz dünyadaki) birçok durumu derinden etkiledi.
Bu belirsizliğin içinden geçerken kararlarımıza pusula olacak değişiklikler de oldu. Örneğin, anne-babalık, eğitim, sağlık, adalet gibi çocukların hayatında temel yerlere sahip kurumlarda çocukların yüksek menfaatini ilke edinmeyi öne çıkartan yaklaşım çocuk ruh sağlığı kavramını da hayatımızın ayrılmaz bir parçası yaptı. Atalay Yörükoğlu kendisiyle yaptığım Cumhuriyet Bilim Teknik’te Şubat 1990’da yayımlanan kendisiyle yaptığım röportajda çocuk psikiyatrisinin bağımsız bir anabilim dalı olması gereğini de aynı önceliğin bir parçası olarak tanımlamıştı. Nitekim, aynı süreçte çocuk ruh sağlığı ve hastalıklarının bağımsız bir tıpta uzmanlık alanı olarak tanımlanmasını sağlayan bireysel ve örgütlü çabalar çocuk ruh sağlığını temel sağlık gereksinimlerinin arasına yerleştirirken, bir önceliğin ilanı anlamını da taşıyordu.
Çocuk Ruh Sağlığı kitabı bu değişim sürecini başlatan ve sürmesine teorik kaynak olan bir tür manifesto rolünü oynadı. Bir manifestonun devrimci duruşu yanı sıra saptamalarının zamana karşı duruşu ve dayanıklılığı manifestoyu bağlamlar ve kuşaklar ötesi yapar. Yıllar içinde bilim alanındaki gelişmeler ve toplumsal hayatta çocukları doğrudan etkileyen değişiklikler arasındaki bağı kurmaya imkan veren temel yaklaşım tarzını Çocuk Ruh Sağlığı kitabında bulabilmemizin bu manifesto karakterine bağlı olduğunu düşünmekteyim. Manifestonun insan sevgisi, anlama merakı ve başkalarının dünyasına saygı olarak tanımlayabileceğim düşünsel çerçevesini ise kitabı okuduğunuzda daha iyi göreceksiniz.
II
Çocuk ve ergen ruh sağlığı alanında son 25 yılda neler oldu? Bundan sonraki Çocuk Ruh Sağlığı manifestolarını kaleme alacak olanların hesaba katmaları gereken hayat değişiklikleri ve bilimsel buluşlar neler? Bu noktada bu soruların cevabını verebilecek konumda olmasam da özellikle dijital hayat ve çocuklar üzerine bir tartışmayla çocukların gelişim ihtiyaçlarından başlayarak, klinik uygulamalara yansıyan değişiklikler ve bilim alanındaki buluşların uygulamaya yansımalarına değineceğim.
Televizyon ve radyoyu bir toplum eğitim aracı olarak kullanan Atalay Yörükoğlu halkın değişik kesimlerine ak saçlı doktor olarak erişmiş, bir bilgi açlığını ve açığını giderecek konuşmalarıyla çocuklara bakışı değiştirmişti. Televizyon, ve daha sonrasında dijital/video oyunlarının da eklenmesiyle, ekran çocukların dikkatini ve zamanını kolayca ele geçirmesiyle ve çocuğun sosyal hayatını kısıtlayıcı etkileriyle uzunca bir süre ailelerin problem listelerinde yer aldı. 2000lerde önce dijital oyun konsolları, daha sonra tablet ve akıllı telefonların ortaya çıkışı oyun oynama ve eğlenceli bir şeyler seyretme aracı olarak ekranın listedeki yerini konsolide etti. Küçük çocukların sosyal ve dil gelişimini engellediği izlenimlerinin yanı sıra ekran başında geçirilen süre oranında dikkatin zayıfladığı bulguları ekran başında geçirilen zamanın zihnin zenginleşmesini sınırlayabildiğini gösterdi. Televizyonun ne kadar seyredileceği, hangi programların uygun olup olmadığının nasıl tayin edileceği ve nasıl belirtileceği üzerine görüşler uzmanların hep en merak edilen fikirleri oldu. Televizyona ilişkin bu fikirlerin anne-babalar tarafından ne kadar uygulandığı belirsiz olmakla birlikte 1970ler Türkiye’sindeki özerk TRT yayın kurumunun çocuk dostu bir rol oynamaya çalıştığı, çocukların gelişim ihtiyaçlarını gözeterek yayınlar hazırladığı bir dönemde Atalay Yörükoğlu ve birçok başka meslektaşımızın kritik olumlu etkisini unutmamak gerekir.
Televizyon ekranı 2000lerin başında çocuklu hayatımızdaki etkin yerini kişisel dijital araçlara bırakmaya başladığında TV döneminin bulguları ekran ile gelişim ve ruh sağlığı arasındaki ilişkilere epey bir süre yol gösterdi. Dijital hayatın çocukların yaşamındaki yerinin televizyon seyretmenin, televizyonla zaman geçirmenin, eğlenmenin ve öğrenmenin ötesine geçebileceğini çok kişi kestirmekte zorlandık.
Ekran zamanıyla ilgili bilimsel verilerin ancak birikmeye başladığı geniş ve çok yönlü bir alandaki tartışmayı birkaç paragrafa sıkıştırmak istemem. Ancak Atalay Yörükoğlu’nun bu kitabı ilk kaleme aldığı yetmişli yıllardan bu yana geçen zaman içinde ister televizyon, ister bilgisayar oyunu, isterse sosyal medya başlıkları altında olsun bir ‘ekran sorunu’nun çocukların ruh sağlığı ve gelişimi alanında varlığını sürdürdüğünü........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d