menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ufukta kıyım var!

39 1
08.07.2024

1492’de ilk kez ayak basan Avrupalıların Hindistan sandığı, sonra Amerigo Vespucci’nin adıyla anılmaya başlanan toprakların yerlilerinin -beyaz tenli işgalcilerin tanımlamasıyla ‘Kızılderililer’in- ne kadar kötü, vahşi, acımasız katiller olduğuna dair film görmeyeli epey olmuştu. John Wayne adlı ırkçı kovboyun boşluğunu doldurmaya niyetli gibi görünen Kevin Costner’ın son filmi Horizon: An American Saga (Ufuklar: Bir Amerikan Destanı) sayesinde Z Kuşağı da iyi kovboy-kötü kızılderili kavramsallaştırmasıyla tanışıyor.

Dört film olacağı söylenen serinin bu ilk filmi, iç içe anlatılan üç ana bölümden oluşuyor: İlk bölümde beyaz-kızılderili düşmanlığı, ikinci bölümde beyaz yerleşimcilerin kendi aralarındaki paylaşım sorunlarından kaynaklanan çatışmalar, üçüncü bölümde yine beyaz-kızılderili düşmanlığı anlatılıyor.

İtiraf edeyim, destan olayım derken mestan bile olamayan, hem ideolojik sorunları hem de basmakalıp öyküsü nedeniyle çok sıkıldığım ve zor bitirdiğim bir film oldu Horizon.

∗∗∗

Filmin 18. dakikasında başlayıp 32. dakikasına kadar süren dehşetli bir baskın sekansı var. 1863 yılının Mayıs ayında, yani Amerikan İç Savaşı’nın tam ortasında, güzel bir dans etkinliği düzenleyerek keyifli bir gün geçiren beyaz yerleşimciler, gece çöktüğünde bir kızılderili grubun saldırısına uğruyor.

Gerçi filmin 7. dakikasında, kızılderililerin katlettiği bir baba ve küçük oğlunun cesetleriyle karşılaşmıştık ama bu kadarcık dehşet yetmez elbette; Kızılderililerin kadın-erkek, yaşlı-çocuk demeden........

© Birgün


Get it on Google Play