Canavarlaşan yapılar yaratıklara dönüşüyor
“Sessiz Bir Yer: Birinci Gün” filmini harika bir sinema olan Grand Lake Theater’da izledim. Oakland, Kaliforniya’da bulunan bu tarihi ve önemli sinema salonu 1926 yılında açılmış ve o günden beri de Oakland’ın kültürel ve toplumsal yaşamında hâlâ önemli bir yer tutuyor. Sonradan eklemelerle beş perdeye sahip olan Grand Lake Theater’ın en dikkat çekici özelliklerinden biri, dış cephesindeki devasa neonlar. Özellikle gece olduğunda gökyüzüne saçtığı ışık adeta Oakland’ın bir simgesi olabilecek güçte. Filmi izlemek için sadece 6 dolar ödeyerek, iç mekânındaki zengin dekorasyon ve nostaljik atmosferiyle büyüleyici bir deneyim yaşadım. Ve çok enteresan bir tesadüf ile bu mekânın verdiği tarihsel ve derin duygu ile filmin mesajı çok uyumlu oldu.
“Sessiz Bir Yer: Birinci Gün”, Michael Sarnoski’nin John Krasinski ile birlikte tasarladığı bir hikâyeye dayanarak yazıp yönettiği bir Amerikan kıyamet korku filmi. Ve 2018’de başlayan “Sessiz Bir Yer” (A Quiet Place) serisinin üçüncü filmi. Bu son film aslında orijin hikâyesi veya daha doğrusu bir spin-off. İlk film, sessizlik içinde hayatta kalmaya çalışan bir ailenin hikâyesini konu alarak bizleri yeni bir post-apokaliptik (kıyamet sonrası) dünyaya sokmuştu. İnsanları avlayan yaratıkların seslere karşı aşırı duyarlı oldukları bir ortamda, ailenin sessizlik içinde hayatta kalmaya çalışmasıyla son derece orijinal ve gerilim dolu bir film izlemiştik. Filmin gişede büyük başarı elde etmesi ve eleştirmenlerden olumlu eleştiriler alması devam filminin yapılmasını teşvik etmişti. Açıkçası izleyicilerin daha fazla detay ve hikâye ile karakter gelişimi görmek istemesine yol açan evrenin genişleme potansiyeli gerçekten de vardı. İkinci film ilki........
© Birgün
visit website