Bölünmüş bir ABD’deyiz
Filmleri neye göre beğenirsin diye sordu biri. Bir an durdum, mizansene dair onlarca cevap verebilirdim ama anlamsız geldi ve filmin bana bir duygu vermesi, benim içimde bir yere dokunabilmesi dedim. Bu son derece kişisel gelebilir ama özü bu. Film ne tür olursa olsun en hareketlisinden en durgun olanına kadar, bir filmin izleyicide dokunabileceği ve ulaşması en zor yer bana göre ‘boşluk’. Bu bazen filmin anlamında, bazen karakterin bir bakışında manalanır. Yakın geleceğin parçalanmış Amerika’sında, bıçak sırtında ilerleyen heyecanlı bir yolculuk olarak özetleyebileceğimiz “İç Savaş” (Civil War) filminde bu boşluğa dokunan şey, fotoğrafçı Lee’nin (Kristen Dunst) bakışları oldu. Gözlerinde yansıyan bu boşluk, onun hemen yanında duran genç fotoğrafçı Jessie (Caliee Spaeny) ve yaşlı gazeteci Sammy’nin varlıklarıyla oluyordu. Bu üç farklı jenerasyon ilişkisi, varlık ve yokluğun, doluluk ve boşluğun birbiriyle ilişkili olduğunu ve birbirine bağlı olduğunu öne süren dinamikteydi. Carl Sagan’ın "Cosmos" adlı kitabında, insanların birbirine olan bağlılığını ve dayanışmasını vurgulayan, yani insan ilişkilerinin boşluğu katlanılabilir kıldığını, yani yaşamın anlamını ve değerini belirlediğini öne süren "Tüm arayışlarımızda, boşluğu katlanılabilir kılan tek şeyi birbirimizde bulduk” sözü ile kastettiği gibi. “İç Savaş” filmi bir aksiyon filmi değil, net savaş karşıtlığı olarak okumamız gereken politik bir film de değil, devrim ile ilgili de değil. Daha çok savaş fotoğrafçılığı özelinde görünen ama esasında ‘boşluk’ ile ilgili.
NE TÜR BİR AMERİKALISIN?
Amerika coğrafyasından izleyenler için daha sert gelebilecek olan bu filmde, kendi aralarında iç savaş halinde olan bir Amerika’da, Kirsten Dunst’ın fotoğrafçı olarak başını çektiği bir grup gazeteci ile Beyaz Saray’a uzanan bir yolculuğa çıkıyoruz. Tahmin edileceği üzere Amerika’da çok daha tartışılacak pencereler açtı film. Övgüler kadar yergiler de oldukça yoğun. Amerika Birleşik Devletleri’nin iç savaşta olduğu alternatif bir gelecekte geçen hikâyede gazetecilerin hayatlarının en büyük hikâyesini anlatmak için yarıştığı bir atmosfere katılıyoruz. Bu süreçte dünyanın dört bir yanında vahşeti görüntüleyen savaş fotoğrafçısı Lee, içlerinde akıl hocalığını üstlendiği Jessie adında hevesli genç bir fotoğrafçının da bulunduğu küçük bir gazeteci grubu ile birlikte başkanla son bir röportaj yapma umuduyla Beyaz Saray’a gidiyoruz. Ben her ne kadar daha net ve anlaşılır bir pozisyon almasını beklemiş olsam da, filmin siyasi ayrıntılardan kaçınması ile filmin, sadece........
© Birgün
visit website