TOKİ halka değil zengine çalıştı
Türkiye’nin barınma krizi halkın en önemli gündemi. Krizin görünen iki tarafı var. İlki deprem… Olası bir depremde, oturulan konutların çökmeyeceğinin garantisi yok. Çökse dahi, sorumluların cezalandırılmadığını, suçun, 3-5 müteahhitin sırtına yıkıldığını son 1 yılda gördük. Siyasilerden bedel ödeyen olmadığı gibi arsızlık siyaset kurumunu esir almış durumda. Hatay’ı 10 yıldır yöneten Lütfü Savaş yeniden kentin yönetimine talip. İmar aflarının mucidi, Kanal İstanbul’un en büyük savunucusu, 6 Şubat Depremleri’nin Şehircilik Bakanı Murat Kurum da, İstanbul’u "en iyi ben yönetirim" iddiasında.
Fakat halkın barınma krizinin diğer boyutu, barınma için yüklenilen bedeller. Konut sahibi olmak sabit ücretliler için tümüyle hayal haline geldi. Gayrimenkul piyasasını takip edip raporlayan Endeksa’nın verilerine göre konut fiyatlarındaki 2 yıllık artış yüzde 318, 4 yıllık artış yüzde 916… Daha basit ifadeyle, ortalama bir konut bedeli 4 yıl öncesinin 10 katını geçmiş durumda.
Konut fiyatlarındaki bu şoku, kiralardaki artış takip ediyor. Özellikle büyük şehirlerde, ortalama bir evin kirası için asgari ücret düzeyinde bir parayı gözden çıkarmak gerekiyor.
Tüm bu krizlerin önüne geçebilmek için, devletin elinde çok güçlü araçlar mevcut. Barınma krizini tamamen çözmese bile, emlak vergilerini artan oranlı hale getirmek, konut sahipliğine sınırlamalar getirmek, her şeyden önemlisi, konutu bir yatırım aracı olmaktan çıkaracak para politikası uygulamaları devletin elindeki araçlardan ilk akla gelenleri.
Tüm bu enstrümanların yanında konut üretiminin kamu tekeli olan TOKİ’yi de unutmamak gerekir. Zira TOKİ’den beklenen tam da bugünlerde olduğu gibi, konut arzının konut talebine yetişemediği böyle bir atmosferde, halk kesimlerinin barınma sorununa çare olmak. Ancak TOKİ’nin üretim sürecinin “halkın barınma sorununa........
© Birgün
visit website