Siyah-beyaz kültürde ‘Turuncu Devrim’
Futbola ilk hâkim olduğum dönem 1974 Dünya Kupası zamanıydı. Finalin benim açımdan dramatik bitmesiyle birlikte (Cruyff sevgisi), Almanya’nın kupayı kazanması benim için kabul edilemez bir durumdu.
1974 yılında, TV ekranlarının ve Almanya forma renklerinin siyah-beyaz olması nedeniyle ekrandaki görünümlerinde farklılık yoktu. Hollanda’nın turuncu rengi ise belirsizdi. Siyah-beyaz ekranda, siyah-beyaz kendini korurken ve tüm renkler belirsizken, bugün bile siyah-beyaz renkler kendini renkli dünya içinde koruyor.
Renklerin psikolojik açıdan insanlar üzerinde kuvvetli etkileri var. Renk; algılarımızla alakalı olmasıyla birlikte insanı mutlu eder, hüzünlendirir, sinirlendirir, rahatlatır, korkutur, merak ettirir.
Siyah; gücü, tutkuyu, duygusallığı ve çoğu ülkede matemi, hüznü simgeler.
Beyaz; saflığı, temizliği, masumiyeti ve istikrarı simgeler.
Turuncu; sarı-kırmızı rengin karışımıdır, dışadönük olmayı ve güveni temsil eder.
Kırmızı; köklü değişimlere neden olan devrimlerin simge rengidir. Çünkü, renkler skalasında titreşimi en yüksek olan renktir. İnsanda harekete geçirme, aşk, gerginlik, tahrik etme, sıcak, ateş, tutku, öfke, kan, şehvet, samimiyet, güç, heyecan, agresiflik ve tansiyonu yükseltici etkiye sahiptir.
∗∗∗
Ve günümüz ağır koşullarına sebep olan neoliberal kurgu, kırmızının karşısına (!) sömürü ve çıkara dayalı renkli devrimler ile çıktı. Bu renkli devrimler, süreç olarak totaliter yapıya bürünmesine rağmen -uyguladığı politikaların tıkanmasından dolayı- kapitalist restorasyonu için sözde demokratik birer tepki olarak gösterildi. Haliyle, kapitalist sistem içinde kitle inisiyatifine demokratik kanalların tıkanmadığının bir kanıtı olarak da bu renkli devrimler kullanıldı.
Aslında tüm bunlar çözümsüzlük sürecinden başka bir şeyi ifade etmiyordu. Çözümsüzlük süreci kaçınılmaz olarak şiddeti ve savaşı zorunlu kıldı.
İşte Ukrayna gerçeği…
En üst seviyedeki örnekten bahsedip,........
© Birgün
visit website