‘Üçüncü Dünya Savaşı’
1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başladığında, 1815’ten beri -en az beş kuşaktır- savaş görmeyen insanlar, savaşı büyük bir coşkuyla karşıladı. Ancak coşkunun yerini tepki ve öfkeye, kısa sürede ise geniş çaplı bir savaş karşıtı harekete bırakması şaşırtıcı oldu. Heyecan, coşku ve cesaretle savaşa giren çoğu insan, bu savaştan –eğer dönmüşlerse- militan bir savaş düşmanı olarak dönmüştü.
Savaşta, Avrupa’nın tek tek hükümetlerinin halklarını –özellikle gençliği- maniple etmesi kolay oldu. Almanlar Ruslar’ı, Rus ve Fransızlar Almanlar’ı, yani tüm taraflar bir “dış tehdit”i bahane etmişti (Oysa savaş, aleni bir sömürge savaşıydı). Ancak, hükümetlerin tezlerinin zayıflığına rağmen, halklar hükümetlere olumlu yanıt verdi. İkinci Dünya Savaşı’nda ise savaşı meşrulandırmak –en azından Almanlar’a karşı olan hükümetler yönünden- daha kolaydı. Zira karşıda Hitler gibi bir “canavar” vardı ve “faşizme ve nazizme karşı savaş” çağrısı, saygın bir çağrıydı.
Buna rağmen Birinci Dünya Savaşı’nın meşruiyet söylemi pek uzun ömürlü olmadı. Altı ayda biteceği düşünülen savaşın yıllarca uzaması, günde 5 bin 600 kişinin ölümü (savaş sonunda toplam ölü sayısı 10 milyonu bulacaktı), savaşın coğrafi,........
© Birgün
visit website