“Gurbeti ben mi yarattım?”
Devridaim olsun, Madımak yangınında katledilenlerden Muhlis Akarsu’nun söz ve müziğini yazdığı, Arif Sağ’ın yorumuyla yaygınlaştırdığı, Arabesk tınılarıyla da ünlü bir türkü “Gurbeti ben mi yarattım?”
Ne yazık ki hep güncel bir soru: “Yokluk beni mecbur etti/gençliğimi aldı gitti/gurbeti ben mi yarattım/ne mektup ne haber aldım/yurdumdan yuvamdan oldum/gurbeti ben mi yarattım?” Gurbetin acılığı Kemalettin Kamu’nun şiirine de sızmış ve şiirde de kalıcı olmuştur: “Gurbet o kadar acı/ki ne varsa içimde/hepsi bana yabancı/hepsi başka biçimde.”
Gurbetçiler: Başta “Alamancı” denilen ve 1961’de Almanya gurbetine yazılan, sonra Fransa, Avusturya, Hollanda, Belçika’da, Hasan Hüseyin’in şiirinde “el kapıları da kölelik kapıları” dediği gurbetlerde, emeğiyle ekmeğinin peşine düşen işçilerimiz. Gurbete düşene garip deriz, garip Garba düşen kişi demek. Garp, yani Batı. Öyleyse Garp tam olarak gurbet için yaratılmış yer, garip yatağı.
Diaspora Türk, göç ve göçmenlik deneyimleri üzerine kültür-sanat çalışmaları yürüten bağımsız bir platform: “Avrupa ülkeleri başta olmak üzere yurtdışında yaşayan misafir işçi ailelerine ait ortak hafızanın oluşmasına odaklanan” platformu Gökhan Duman yönetiyor. Bu konuda Türkçe, İngilizce, Almanca kitapları da var. Onun bir fotoğraf projesinde ben de yazdıydım, çok oldu. Son kitapları Ötekilerin Başkenti ve 11. Peron Everest Yayınları’ndan. İlki Berlin’deki Türkiye olan Kreuzberg semti, ikincisi emek göçünün acı tatlı........
© Birgün
visit website