menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Toplumsal hafızada sınıf mücadelesi

14 2
21.01.2024

Genel kabul görmüş klişelerdendir. Dilimizde pelesenktir. Sık sık, tezimize uygun düşerse “hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür - insanlığın hafızası unutuşla yaralıdır” deriz. Doğru mudur peki? “Evet doğrudur” demek zor, “hayır, ne münasebet, hiç unutmaz” demek de zor. Hafıza-ı beşer ya da toplumsal hafıza-bellek uğradığı büyük travmalarda kesintiye uğrayabiliyor, anlam kaymalarıyla sönükleşebiliyor, değersizleşebiliyor, başat olan olmayanla yer değiştirebiliyor. Peki, toplumsal hafızanın bir ömrü var mıdır? Yıllar eskitebiliyor ya da tarihin içinden fırlayıp günümüze ışınlanabiliyor mu? Toplumsal hafıza dediğimiz şey tek parça, toplumun tümünü kapsayan bir kültürel birikim midir? Bir başka söylenişle toplumsal bellek ideolojik anlamlarla yüklü değil midir?

Uzatmadan söyleyelim, toplumsal bellek farklı sınıfların, etnisitelerin, coğrafyaların, kümelerin, dinlerin, ideolojilerin aidiyet izini, damgasını taşır. Toplumsal bellek mantığı gereği zamana direnebilir, geleceği etkileyebilir ya da geçmişin elekten geçirilmesine eskiyen ve artık yenilenemeyecek olanların gözden düşmesinin ifadesi olabilir.

Örnek isterseniz 12 Eylül faşizmi, yoğun, ısrarlı baskısı, işkenceleri, idamları, ağır bir şekilde uyguladığı kültür düşmanlığı ile toplumsal hafızada ciddi kopukluklara yol açtı. Oldukça uzun bir süre 12 Eylül siyaseti kuş uçurtmadı; kültürel alanda korkudan kaynaklanan büyük sessizlik egemen oldu. Bu sessizliği, sessizliğin sahiplerinin düşünsel değişimi ile ideolojik gerilemesiyle, görüşlerini “zamanın ruhuyla” telif etmeleriyle anlatmak çok yanlış olmayacaktır. Toplumsal hafızanın, yakın geçmişte oluşmuş, aslında çok uzun bir tarihi olmayan kültürel birikimi yeniden ve ne yazık ki revize edilmiş haliyle sahiplenmesi zaman aldı.

Batı kaynaklı postmodern ideolojik hegemonyadan da güç alan, dinin daha eski, pratikte gerçekleşen reformlara kapalı sert çıkışı ile muhafazakâr hafıza, gömüldüğünü sandığımız karanlık dünyadan, yeraltından çıktı. Ulusal devletin radikal önlemlerle piyasadan çekilmeye zorladığı cemaat ve tarikat, nisyan ile malul hafızayı diriltmeyi başardı. İdeolojik politik çatışma gözle görülür hale geldi. Sivas, Çorum, Maraş gibi örneklerde fiziki saldırılara, kırımlara dönüştü. Son 20 yılın gittikçe otoriterleşen yönetimi de toplumsal hafızayı doğrudan etkileyecek “din” ve “eğitim” gibi iki önemli bilinç alanında çalışmayı öne çekiyor; modernitenin kapitalizmle şekillenen kaçınılmaz........

© Birgün


Get it on Google Play