Siyaset alanı daralırken
Mavi siyah uzaydaki ışıklı yıldızlarımdan birisi olan İdris Küçükömer İstanbul Hukuk’un büyük amfisinde ilk derse büyük yeşil tahtaya kocaman harflerle “devlet kimin?” diye yazarak başlamıştı. Bu soru devlet-siyaset-yurttaş ilişkisini farklı yönlerden ele alan, inceleyen akademisyenlerin de önemli sorularından birisidir. Bu üçlünün aralarındaki ilişkinin iniş çıkışları ama asıl olarak siyaset ile devlet arasındaki zayıf astüst alışverişi önceliklidir. Bir bütün olarak siyasal alan görüntüde her zaman devletle özdeşleştirilen bir alan olarak kendini göstermekle birlikte gerçekte bir yürütme organı olarak ideolojinin kendine ayırdığı rolle sınırlı olmak durumundadır, Kimi zaman devletin genel işleyişinden bağımsız olarak siyasetin seçimler yoluyla elde ettiği geçici üstünlük devletin kendisiymiş gibi görünebilir. Ya da bir siyasal özne, parti, hareket devletle kendini özdeşleştirebilir.
Sözünü ettiğimiz yurttaş-devlet-siyaset ilişkisinde halkın rolü zaman zaman devletle, zaman zaman da siyasetle kendini görünür kılan, gerçekte ise aldatıcı bir senaryo alarak kalır. Halk sınıflarının ya da onların aktif olarak içinde yer aldığı ve belirleyici olduğu yurttaş hareketlerinin devlet-siyaset üzerindeki etkisi geçicidir. Siyasal tarihte bu tür geçici bir dönemin örneği olarak Almanya’da Weimar dönemi gösterilir. Bizde de 61 Anayasası ile yurttaş hareketlerinin önü açılmış, sol partiler ve hareketler üzerindeki yasaklar de facto kalkmış ama Anayasa’da yer alan Milli Güvenlik Kurulu mekanizması ile de gerektiğinde yurttaş hareketlerinin önünün nasıl kesilebileceği yasal bir zemine oturtulmuştur. Kısacası halk hareketlerinin siyasal alanda kendilerini göstermelerinin önü devlet siyaset ilişkisi içinde eritilmiş, iki askerî darbe ile de bugün hâlâ geçerli olan ve gittikçe daralan sınır çizilmiştir.
Şimdi yine devlet-siyaset-halk üçlüsü arasındaki güçler dengesinin siyaset lehine değiştiği bir dönemdeyiz. Böyle dönemlerde siyasetin bir öznesinin ağırlık kazanması, devletin üst konumunun sarsılması, siyasal birlik yeniden kurulurken baskın öznenin öne çıkması, devletin birliğini ve bütünlüğünü sağlama söylemiyle farklılıkları kendi çevresinde birleştirmesi, olmuyorsa farklılıkları devre dışı bırakacak şekilde yasaların siyasal güce göre yorumlanması eski deyimle zecri önlemlerle farklı bir “demokrasi” kuruculuğuna........
© Birgün
visit website